Şu fakir, garib Nursî ki,
Bid'atü'z-zaman lakabıyla
müsemma olmaya lâyık iken
haberi olmadan Bedîüzzaman
ile meşhur olan bîçare;
tedenni-i milletten ciğeri yanmış
gibi feryad u figan ederek,
ah!. ah!.. ah!.. vâ esefâ der ki:
İslâmiyetin mağz ve lübbünü
terkederek kışrına ve zahirine
vakf-ı nazar ettik ve aldandık.
Ve sû'-i fehm ve sû'-i edeb ile
İslâmiyetin hakkını ve müstehak
olduğu hürmeti îfa edemedik.
Tâ o da bizden nefret ederek
evham ve hayalâtın bulutlarıyla
sarılıp tesettür eyledi.
Hem de hakkı var. Zira biz
İsrailiyatı usûlüne ve hikâyatı
akaidine ve mecazatı hakaikine
karıştırarak kıymetini takdir
edemedik.
O da ceza olarak bizi dünyada
te'dib için zillet ve sefalet içinde
bıraktı. Bizi kurtaracak yine onun merhametidir.
Muhakemat
__Bizde de bilâ-perva deriz ki,
Risale-i Nurun lübbü budur.__
İtikadım ve yakînimdir ki: Hak
neşv ü nema bulacaktır, eğer
çendan toprakta gizlense...
Ve tarafdar ve mültezimleri
muzaffer olacaklardır, eğer çendan
zaman ve zeminin merhametsizliğinden
az ve zayıf olsalar...
Muhakemat
İnşallah