Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

240 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Sanırım biraz kuantumdan zarar gelmez
Tüm maddeler atomlardan oluşur, bu konuda aksi bir iddiası olan yoktur sanırım; Democritus'un bundan yüzlerce yıl öncesinde keşfettiği gibi. Atomun yapısı, içeriği, bölünebilirliği gibi konular ise çok daha karışıktır, günümüzdeki bilgi seviyesine gelmek çok zorlu olmuş. Zamanla atomun içinin boş olmadığı ve içerisinde elektron proton ve nötron gibi yapıların olduğu anlaşılmış. Tabi iş bunla da bitmiyor, sırada bunların atomun içinde dizilimi ve hareketi var. Dalton, Thomson atom modeli derken Rutherford günümüze en yakın modeli sunar: Elektronlar çekirdeğin çevresinde daima dönerek (bir yandan da daima enerji harcayarak) hareket eder. Ki bu durumda daima enerji harcayarak günümüze kadar süren bir yaşam olması imkansızdır. İşte Rutherford Atom Modeli'nin bu konudaki eksikliğini gidermek için KUANTUM TEORİSİ devreye girer. "Kuantum teorisi, kesinlikler üzerinden ilerleyen değil, olasılıkların öngörülmesine yönelik bir teoridir." "Bu durumda, bir kuantum sistemini hiçbir zaman doğrudan gözlemleyemeyeceğimiz ortaya çıkıyor. Yalnızca kendi çevresi üzerindeki etkilerini gözlemleyebiliyoruz." "Gündelik dünyada her şey sürekliyken (bir gezegen güneşi istediği mesafedeki bir yörüngeden izleyebilir ya da insanlar diledikleri kiloda olabilir), mikroskobik dünyada süreklilik diye bir şey yoktur (bir elektron çekirdek etrafında ancak belli mesafelerde bir yörünge izleyebilir ya da ışık ve madde yalnızca belli bölünemez parçalardan oluşabilir). Fizikçiler bu bölünemeyen parçacıkları "kuanta" olarak adlandırmaktadır. Zaten mikroskobik dünyanın fiziğine de kuantum teorisi denmesinin nedeni budur." Kuantum fiziği atomaltı parçacıklarla ilgilenir, onların davranışlarını açıklamaya çalışır. Bunu açıklamaya çalışırken aynı zamanda pek çok duruma da açıklık kazandırılır. Nükleer bozunmalardan yıldızların yapısı ve oluşumuna, zamanda yolculuktan ışınlanmaya birçok konu kuantum sayesinde irdelenmiştir. Ben kitapta denk geldiğim ve en çok ilgimi çeken birkaç konuya değineceğim sadece. Girişi kuantum bilgisayarlarıyla yapayım: Kuantum bilgisayarı genellikle tüm soruları çözebilecek, asrın icadı niteliğinde görülür. Aslında çözebileceği tek problem türü tek bir cevaba sahip olan paralel işlemli problemlerdir. Aynı anda binlerce paralel işlemi yapıp daha sonra bu işlemleri birleştirip kısa sürede (ki bu gerçekten büyük bir artıdır) sonuca ulaşabilir. Kuantum bilgisayarlarının bunu gerçekleştirmesini sağlayan şey de "süperpozisyondur" Bu bilgisayarlar işlemi çözerken paralel evren misali işlemin paralel basamaklarını aynı anda çözer ve birleştirip sonuca ulaşır. İkincisi Einstein'ın kütle çekim teorisi hakkındaki çok şaşırdığım düşüncesi: "Einstein'a göre, ağaçlardan düşen elmaları ya da gezegenlerin güneşin etrafında dönüşünü kendimize açıklayabilmek için, kütleçekim kuvvetini biz uydurduk. Çünkü çevremizdeki unsurların bize göre ivmelenmekte olduğunu görmezden geldik. Fakat cisimler yalnızca eylemsizliklerinin bir sonucu olarak hareket eder. Kütleçekim kuvveti diye bir şey yoktur." "Kütleçekimi yalnızca, bir cismin doğal hareketini izlemesi engellendiğinde ortaya çıkar. Bizim doğal hareketimiz, dünyanın merkezine doğru bir serbest düşüştür. Ancak zemin bizi engeller ve vücudumuzun üzerinde hissettiğimiz şey zeminin kuvvetidir. Bunu kütleçekimi olarak yorumlarız. Tıpkı araç, virajı alırken düz bir çizgi üzerindeki doğal hareketimizi izlemekten bizi alıkoyduğunda hissettiğimiz şeyin merkezkaç kuvveti olması gibi, kütleçekim kuvveti de, çevremizdeki unsurlar bir jeodezik boyunca doğal hareketimizi izlememizi engellediğinde hissettiğimiz şeydir." "Einstein'ın kütleçekimini nasıl yeniden ele aldığı artık açıklığa kavuşmuş olmalı. Kütleler, örneğin güneş gibi yıldızlar, etraflarındaki uzay-zamanı büker. Bu durumda, diğer kütleler, örneğin dünya gibi gezegenler, kendi eylemsizlikleri altında ve bükülmüş uzay-zaman içerisinde serbest bir şekilde hareket eder. İzledikleri rotalar eğiktir, çünkü bunlar bükülmüş bir uzay içinde olası en kısa rotalardır. Bu kadar. Genel görelilik teorisi budur." Son zamanlarda da son derece popüler olan zamanda yolculuğa yardımcı olabilecek kara delikler ve ışınlanmaya yardımcı olabilecek solucan deliğine de yer verilmş. Einstein kara deliklerin varlığını reddetse de günümüzde varlığı kanıtlanmış. Ancak solucan delikleri hâlâ teoride kalmış durumda. Son olarak da varlığını ilk kez duyduğum ve ilginç gelen kozmik ardalan ışıması: "Gördüğünüz şey, kozmik ardalan ışımasından (cosmic background radiation) başka bir şey değil; yani evrenin 13,7 milyar yıl önce doğduğu ateştopundan geriye kalan gösteriye bakıyorsunuz. İnanılmaz bir şekilde halen uzayın her bir gözeneğine nüfuz edebiliyor. Fakat evrenin genişlemesiyle epey bir soğumuş durumda olduğundan, görünebilir ışık olarak değil, düşük enerjili mikrodalgalar olarak kendisini açığa vuruyor. İster inanın ister inanmayın, ardalan ışıması günümüzün evrenindeki tüm ışığın yüzde 99'unu oluşturmaktadır. Ve aynı zamanda, evrenin devasa bir patlamayla oluştuğuna yönelik tartışılmaz bir kanıttır. Kozmik ardalan ışıması 1965 yılında keşfedildi." Kozmik ardalan ışıması, Big Bang'ten kaldığı için aynı zamanda günümüzdeki en eski fosil de denebilir. Aynı zamanda yeryüzünde ulaşılabilecek en düşük sıcaklık derecesine sahiptir. Kitap her kesimden okurun anlayabileceği seviyede yazılmış ve gayet bilgilendirici, tavsiye ederim. En sona da kitaptan ilgimi çeken birkaç alıntıyı bırakıyorum, ayrı ayrı alıntı olarak paylaşmak yerine hepsi bir arada dursun istedim: "Gökyüzünün gece karanlık olmasının nedeni, evrendeki birçok cismin ışığının bize henüz ulaşmamış olmasından başka bir şey değildir. İnsanlık tarihinin ilk anlarından itibaren, evrenin bir başlangıç noktasının olduğu gerçeği, gecenin karanlık gökyüzünden gözlerimizin içine bakıp durmuş. Şapşallığımızdan bu kadar geç fark edebiliyoruz." "Herhangi bir kanala ayarlanmamış televizyondaki karlanmanın yüzde biri, Büyük Patlama'nın neden olduğu elektromanyetik gürültüden geriye kalandır." "Einstein 1921 yılında Nobel Fizik Ödülü'nü ünlü görelilik kuramıyla değil, fotoelektrik olayını açıklamasıyla aldı. Üstelik bu Nobel kurulunun hatalı bir kararı değildi. Einstein'ın kendisi de, 'kuantum' üzerine yaptığı çalışmanın, bilim dünyasında gerçekleştirdikleri içinde devrimsel olan tek şey olduğuna inanıyordu. Nobel kurulu da kendisiyle tamamen aynı fikirdeydi." "Yalnızca kütle bir enerji türü değildir; aynı zamanda enerji de etkin bir kütle sahibidir." "Herhangi bir şey ışıktan daha hızlı yol alabilir mi? Durum şu ki, hiçbir şey bir ışık huzmesini yakalayamaz. Yine de hayatlarını sürekli olarak ışıktan daha hızlı bir hareket halinde geçiren 'atomaltı' parçacıklar olması mümkün. Fizikçiler bu türden varsayımsal parçacıkları takyon olarak adlandırıyor. Takyonlar gerçekten varsa, belki de uzak gelecekte vücutlarımızdaki atomları takyonlara çevirmenin bir yolunu bulabilir ve böylece ışıktan daha hızlı hareket edebiliriz. Fakat takyonlarla bağlantılı problemlerden biri, hareket halindeki gözlemcilerin bakış açısıyla, ışıktan daha hızlı hareket eden bir kütlenin zamanda geriye doğru yol alıyormuş gibi görünebileceğidir."
Biraz Kuantumdan Zarar Gelmez
Biraz Kuantumdan Zarar GelmezMarcus Chown · Alfa · 2020268 okunma
·
1 artı 1'leme
·
408 görüntüleme
Sümeyye okurunun profil resmi
Güzel bir inceleme 👌🏼💫👏🏻
Zeynep okurunun profil resmi
Teşekkür ederimm :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.