kaybolan benliğim bir kirişe gömülü bulundu
kalıplar arasına sıkışmış şehirlerin isyanıydım oysa ben
kanım kesilip iliklerim donduğu zaman
tenimi kavurdu eksik demirlerin çilesi
acı bir kayıp hikâyesi bu
kırılmış insanın pusulası
yalnız ağır bir koku tarif ediyor insanlığın yurdunu
keskin, dayanılması zor bir koku
gerisi ötesiz bir coğrafya
çıplak ovalar, hırçın dağlar, yıkık şehirler
çekilmiş nehirler
vatan diye bedenime sarılışım
itiraf ediyorum
korkudandı
cılız, sessiz bir korkudan
beynimde harçlanan fikirleri
döşeyemedim sitelerin yapısına
çürük bariyerlerle çevrilmişti bahçeleri
ne bir portakal kokusu ne bir çocuk sesi
evlerin kenarlarında yalnız donmuş çiçekler
solmuş bir dağ menekşesi, ölü bir gül
delik bir semaver, yırtık bir hortum
kırık bir salıncak
buydu sarsıntıdan onlara kalan ancak