Gönderi

“Yengeç Sepeti Sendromu”
“İlk olarak Filipinli yazar Ninotchka Rosca tarafından kullanılmış ‘Yengeç Sepeti Sendromunun’ şöyle bir hikâyesi var: Kumsalda yürüyen bir adam, avlanan balıkçıya yaklaştığında kova içerisindeki yakalanmış yengeçleri bir yengeç sepetinin içinde görür. Kovanın üstü açıktır, kapağı yoktur. Bu durum onu şaşırtır çünkü yengeçlerin kaçabileceğini düşünür. Balıkçıya sorduğunda, ‘Evet, tek bir yengeç olsaydı kesinlikle kaçardı. Ancak pek çok yengeç varsa, biri kaçmaya çalıştığında diğerleri onu yakalar, kaçamayacağından emin olur, geri kalanlar da aynı kaderi yaşarlar,’ yanıtını alır.. Tek bir yengeç kapaksız kovadan rahatlıkla çıkabilirken, sayı arttıkça kaçış imkânsızlaşır. Sonunda kimse kazanamaz.. Yengeç Sepeti Sendromu, ‘ben yapamıyorsam sen de yapamazsın, ben başaramıyorsam sen de başaramazsın,’ felsefesini güder. Hayatımızın her evresinde bizi aşağı çekenler olur. Bakın bu durumu Cenap Şahabettin ne güzel özetlemiş: ‘Haset, başkasının balını, kendi ağzına zehir etmektir.’ Hayatınızın direksiyonunu kimsenin eline vermeyin…”
··
1 plus 1
·
1,763 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.