Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

352 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Bir keşif romanı
Bir hayalin peşinden uzak diyarların keşfine doğru çıkılan bir yolculuk hikayesi Sular Üstünde Gökler Altında… 3 Ağustos 1492 yılına kadar kimsenin cesaret edemediği (belki de ettiği ama bizim bilmediğimiz) bir yolculuk planı üzerine inşa edilen bir roman ile karşı karşıyayız. Öncelikle romanın dilinden ve biraz da temadan bahsetmek istiyorum. Roman 15. yüzyılda geçiyor ancak dili oldukça sade, anlaşılır, akıcı ve sürükleyici. Romandaki sinamatografik anlatım ise okura adeta bir film izliyormuş havası veriyor. Zaten kitabın tanıtımı da buna uygun şekilde yapıldı, çok da güzel oldu. İzlemek isteyenler için: twitter.com/ketebe/status/1... Romanda en önemli iki tema hayaller ve umutlar. Romanda karakterlerimiz hayal kırıklıklarına uğrasa da umutlar hiçbir zaman tükenmiyor. Yazarın da dediği gibi; “Umut etmeye ve masalların içinde kaybolmaya ihtiyacımız var. Hayat karşısında başka türlü direnemeyiz.” Roman, Mart 1492 yılında İstanbul’da başlıyor. Büyük bir Kaptan olan ancak görüşleri, hayata ve denizciliğe bakışı dönemin şartlarına ve bürokrasisine uymadığı için emekli olmak zorunda kalan İsa Kaptan’ın oğlu Kalender’in, babasının hayallerini gerçekleştirmek için çıkacağı seferle romanın içine giriyoruz. Küçüklüğünden beri hayatla ilgili, denizcilikle ilgili bildiği her şeyi oğluna öğreten İsa Kaptan, bir yandan oğlunun denizlere açılmasını istese de diğer yandan denizlerin tehlikesini düşünerek istemiyor ancak yine de oğlu bir şekilde ilk seferine çıkmak için hazırlıklara başlıyor. Hayalleri hakikate çevirecek kadar bilgili olan ancak tek eksiği tecrübe olan Kalender, ilk seferine Karadeniz’den Kırım’a giden bir gemi ile çıkıyor. Babasının korkularını, neden denizcilikten vazgeçip emekli olduğunu bu seferde yaşanılanlara şahit olduğumuzda daha iyi anlıyoruz. Yağmalar, talanlar, ölümler… Bu yağma sırasında esir alınan kadınların gemiye getirilmesiyle Kalender’in de dünyası değişiyor. Babasının şimdiye kadar öğrettiği, doğru bildiği ne varsa hepsinin tersini yapmaya başlıyor. Çünkü aşk, farkında olmadan tüm benliğini ele geçirmiştir. Bundan sonra da Kalender durmak bilmiyor. Ailesinin, akrabalarının, arkadaşlarının ondan beklemediği ve ona yakıştıramadığı şeyleri yapmaya devam ediyor, günden güne bataklığın içine sürükleniyor ancak farkına varamıyor. Bir yerde durması gerekecektir ve bir vesileyle dalmış olduğu rüyadan uyanacaktır. Yaşanan acı ve hüzünlü olaylardan sonra ise Kalender’in tek bir hedefi vardır: Uzak diyarlara gitmek ve büyük bir denizci olmak. "İçindeki yara zahirde küçülse de bâtında ıssız bir kuyuya öykünerek derinleşiyordu. Kuyunun hiçbir zaman serin sulara kavuşamayacağını bildiği için de bir an evvel bu şehirden kaçıp açık denizlerde nefes bulacağı anı bekliyordu." Ve o an, babasına gelen bir mektup ile gelmiş bulunmaktadır. Hikaye bundan sonra 31 Temmuz 1492 İspanya’ya uzanacaktır. Büyük bir denizci olma hayaliyle İspanya’ya gelen Kalender, Kolomb ile görüşür. Kolomb ile görüşmelerinde oldukça heyecanlıdır. Bu konuşmada büyük bir keşfe çıkacaklarını anlar ama Kolomb’un ona sunmuş olduğu bir tercih yüzünden kafası karışacaktır. Düşünmek için süre ister ve bu süre zarfında yazar bizi Kalender ile birlikte İspanya sokaklarında keyifli bir gezintiye çıkarır. Kalender sefere çıkacağı arkadaşları ile tanışır, Kolomb’un teklifini düşünür ve hayallerini gerçekleştirmek uğruna tam olarak istemese de kabul eder. Ve artık o büyük gün gelmiştir 3 Ağustos 1492 Bu günden sonra artık dünya eskisi gibi olmayacaktır. Kimsenin bilmediği diyarlara doğru yelken açan Santa Maria, Pinta ve Nina gemilerindeki tayfalar da tarih yazacaklarından habersiz bir şekilde yolculuğa devam ederler. Süresi belli olmayan uzun bir yolculukta, zaman zaman keyifli anlar, zaman zaman gerilimin arttığı, kaybolduklarını düşünenler, umutsuzluğa kapılanların olduğu bir serüvene şahitlik ediyoruz. Yazar burada denizcilik terimlerini, dönemin şartlarını oldukça gerçekçi bir şekilde bizlere sunuyor. Ayrıca roman o dönemleri anlatması bakımından da önemli çünkü çok fazla şahit olduğumuz, coğrafi keşiflerin bir kurgu roman ile karşımıza çıkması pek rastladığımız bir durum değil. Bundan sonra adada yaşananlar, yabancılar ile karşılaşmalar, geri dönüş ve ikinci sefer hazırlıkları. İkinci sefere ve yaşanılanlara şahit olduğumuzda, ilk seferin masumiyeti, umut dolu oluşu, hayalleri, hedefleri bir kez daha gözümüzün önüne geliyor. İkinci seferde din adı altında yapılan katliamlara şahit oluyoruz. Yazar buradaki katliamları oldukça gerçekçi bir şekilde okura aktarıyor. Bu kısımlarda gerçekten tüyleriniz ürperiyor. Burada yazarın gerçekçi anlatımını da tebrik etmek gerekiyor. Orada yaşanan duyguyu okuruna aktarmayı çok iyi başarıyor. Sonrasında yazar bize büyülü gerçekçi olaylarla bambaşka bir dünyanın kapısını aralıyor. Mitlerle bezenmiş bir anlatım, Nuh Peygamber ve Yunus Peygamberin yaşadıklarına göndermeler yaparak başka bir evren inşa ediyor. Romanın sonlarına doğru gelirken heyecanlı atmosfer yerini merak unsuruna bırakıyor. Oldukça tempolu bir roman ile karşı karşıyayız. İlk başta hafif tempoda başlayıp, ikinci bölümle birlikte ritmi artarak devam eden ve son bölümde de merak unsurlarıyla okurunu hep metnin içinde tutan Sular Üstünde Gökler Altında okunmaya değer bir roman. Okuyup üzerine konuşmak dileğiyle Herkese keyifli okumalar…
Sular Üstünde Gökler Altında
Sular Üstünde Gökler AltındaKaan Murat Yanık · Ketebe Yayınları · 20231,386 okunma
··
3.204 görüntüleme
narincekitap okurunun profil resmi
Ben de bugün bitirdim yine muhteşem anlatım ve harika bir kurguydu.
Bu yorum görüntülenemiyor
Elif Güler okurunun profil resmi
Merhaba Kaan Murat Yanık okumaya hangi kitabından başlamalıyım
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.