İran’ın toplumsal yaşamını, kültürünün eleştirisini, Hacı Ağa ve çevresindeki karakterler üzerinden yapan yazar; 1940’lı yılların İran’ında kadının konumunu, dinin siyasete nasıl alet edildiğini, dönemin politikacılarının liyakatsizliğini, sosyal ve ekonomik adaletsizlikler üzerine harika tespitleri olup, hayatın sahtecilik, yalan, alavere dalavere, şarlatanlık ve üçkağıtçılıktan ibaret olduğuna inanan hacı ağa karakterinin din kisvesi altında toplumu nasıl söğüşlemeye çalıştığı sade bir dille anlatılmış. Yer yer güldüğüm bana çok tanıdık gelen satırlarda dönemimize o yıllardan sanki ışık tutmuş. Daha güzel anlatılamazdı.
Aradan yıllar geçse de, farklı bir coğrafyada olsak da Hacı Ağa 'lar hep var ne yazık ki.."