Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ne kadar küçük olursa olsun, yine de her zaman kendimize bir parça dahil ederiz ve böylece toplum bize aşkın ve içkinken biz toplumu bir parçaya bağlı olarak hissederiz. Yalnızca bizim sayemizde var olabildiğinden, bize üstünken aynı zamanda bizim içimizdedir. Bir insan yalnızca medeniyet seviyesine göre bir insan olarak adlandırıldığından, o bizim kendimiz ya da bizim en iyi parçamızdır. Bizi gerçek birer insan yapan; adına medeniyet dediğimiz bu düşünceler, inançlar ve davranış kuralları toplamının özümsemeyi becerebildiğimiz miktarıdır. Rousseau'nun çok önce ortaya koyduğu gibi; bir insanı toplumun ona verdiklerinden mahrum bırakmak, onu yalnızca duyumlarına indirgemek demektir. Böylece insan az ya da çok hayvandan farkı olmayan bir varlık haline gelir. Temelde toplumsal bir şey olan dil olmadan genel ya da soyut düşünceler, hepsi üstün zihinsel işlevler olduğundan, neredeyse imkansızdırlar. Kendine terk edilmiş birey fiziksel kuvvetlere dayalı bir hale gelecektir. Eğer birey kendini özgür kılmak ve bir kişilik geliştirmek için bu fiziksel kuvvetlerden kaçabiliyorsa, bunun nedeni "sui generis" bir kuvvetin tüm bireysel kuvvetlerin birleşmesinden oluşan yoğun bir kuvvetin altında barınabiliyor olmasındandır. Ancak düşünsel ve ahlaki bir kuvvet, sonuç olarak, doğanın kör ve ahlak dışı kuvvetlerinin nötrleştirme yetisine sahiptir. Bu, kolektif kuvvettir. Kuramcı, insanın özgürlüğe hakkı olduğunu kanıtlayabilir; ancak bu kanıtların değeri her ne olursa olsun, şurası kesindir ki, bu özgürlük yalnızca toplumun içinde ve toplum vasıtasıyla bir gerçekliğe dönüşebilir. Böylece toplumu istemek hem ötemizde hem de içimizde olan bir şey istemek demektir. Bir insan olarak varlığımızı sonlandırmayı istemeden toplumdan muaf olmayı isteyemeyiz. Medeniyetin bize daha fazla mutluluk getirip getirmediğini bilmiyorum ve bunu hiçbir önemi olmadığını düşünüyorum. Bu noktada kesin olan, medelileştiğimiz andan itibaren medeniyetten feragat etmemiz kendimizden feragat etmez anlamına gelir. Bu noktada bir insanın sorabileceği tek soru toplum dışında yaşayıp yaşayamayacağı değil, ancak nasıl bir toplumda yaşamak istediğidir. Bir insanın, içine doğduğu toplumu önceden belirlenmiş ödevler ile bağlı olmaması şartıyla, kendi seçimine göre bir toplumda yaşama hakkını seve seve kabul ediyorum.
·
214 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.