Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

296 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
21 günde okudu
#spoiler içerebilir# Mizojini beni sarsan bir kitap oldu. Okuması bir hayli zordu, bir kadın olarak kalbim acıya acıya okuduğum bir kitaptı. Herkesin okuması gerekir diye düşünüyorum, hala daha kadınlar olarak dünyaya kendimizi kabul ettirmek zorunda hissettiğimiz anlar oluyor maalesef. Okumalı ve dersler çıkarmalıyız kendimize. Mizojininin karşısında hep birlikte ayakta durmalıyız. Dinlerin kadına bakışını daha önce okuduğum için biliyordum lakin bu detaylı anlatım faydalı oldu. Roma’daki Pandora’nın hikayesi ile başlayan kitap devamında Yahudilik ve Hıristiyanlığın kadına bakışıyla, günümüze değin kadına duyulan nefretin şekillenmesini anlatıyor. Etkilendim ve üzülerek, sinirlenerek okudum. İlk günahın dahi suçunun kadına atıldığı bir dünya ve varoluştan bu yana rahat bir nefes alamamış kadınlar… Öyle bir dünya ki kadınların ruhunun olup olmadığı bile filozoflarca tartışılmış, şeytanla cinsel birliktelik kurduklarına inanılan kadınlar hiçbir savunma yapamadan canlı canlı ateşlerde yakılmış, Yüce bir mertebede olabilen tek kadın Bakire Meryem’in ise özel olmasının sebebi cinsiyet özelliklerini kullanmaması olmuş… “Şeytanı davet eden sensin! O ağacın mührünü de sen kırdın. Tanrı'nın buyruğunu hiçe sayan sensin, şeytanın yaklaşamadığı kimseleri uyuşturan da sen. Tanrı'nın yeryüzündeki görünümü olan erkeği de kolayca sen yere vurdun.” (Sayfa 19) Kitapta İslam’dan bahsederken de mizojinik bir bakışa sahip olduğu dile getiriliyor lakin yazarın İslam dinini yüzeysel bir araştırmayla böyle bir ithama tabi tuttuğunu düşünüyorum. Arap kültürüyle İslam dinini aynı şey sanan bir bakış açısıyla İslam dini eleştirilmiş lakin detaylı araştıran bir okur bilir ki Kuran ve Sünnet asla mizojinik bir tavırda değildir. Tarihsel süreçte Arap kültürünün de etkisiyle Müslüman ülkelerde gelişen mizojinik olayları İslamın özünde göremeyiz. Hiçbir zaman ilk günahın sorumluluğu Hz. Havva’ya atılmamıştır ve devamında sosyal hayat düzenlemeleri de Kuran’ın geldiği toplumda kadını en rahat ettirecek şekildedir. Cahiliye devrini okumayan ve İslam fıkhının çekirdeğini anlayamayan bir yazarın tamamen dış ve ön yargılı bakışıyla Müslümanları kadın düşmanı görmesi kitabı okurken beni üzdü lakin biliyorum ki dönemimizde medyatik olarak da insanlara dayatılan durum bu. Mizojininin sebeplerine ilişkin kitabın başından sonuna fikirler ortaya atılıyor, farklı bir bakış açısı da erkek çocuk ana rahmindeyken öncelikle kadın cinsiyetinin oluşması ardından erkek cinsiyet özelliklerinin belirginleşmesiyle ilgiliydi, bu sebepten erkeklerin kadınlara iç güdüsel bir nefret duyabileceğini söylüyor: “Burada nefret ile arzu garip bir biçimde iç içe geçmiş durumda. Bu nedenle mizojini böylesine karmaşık bir olgu. Bu konunun temelinde önce erkeğin kendi içindeki çatışma yatıyor ve çoğu kez erkek bu çatışmanın farkında bile değil.” (Sayfa 20) Tekrar tekrar zikredilen başka bir mizojinist görüş de erkeğin Tanrı ile olan manevi yakınlığının kadının yaratılmasıyla bozulmuş olması, kadın varolmadan önce ruh ve maneviyat ön plandayken kadının yaratılması madde ve günahı öne çıkarıyor. Erkeğin mutluluğunu mahveden bir varoluş kadın, ilk günahın sebebi ve ayartıcı şeytan olarak görülmüş yüzyıllarca. Filozofların çoğunun mizojinist olduğunu bu kitaptan öğreniyorum ve bu beni bir hayli şaşırtıyor: Filozof Demokritos, "Bir kadın düşünmeyi öğrenmemeli çünkü bu kötü sonuçlar doğurur" uyarısını yapmıştı. (Sayfa 35) Menander: "Karısına okuma-yazma öğreten koca, hiç de iyi bir şey yapmış olmaz; sadece bir yılanın zehrine zehir katmış olur.” (Sayfa 36) “Aristoteles’e göre dişi sakatlanmış bir erkektir.” (Sayfa 47) “Aristoteles için itaat, kadının doğal davranış biçimidir. Kadın amacını böyle yerine getirir. Buna ek olarak kadınlarla kölelerin bir ortak yanı daha vardır: yöneticilerinden daha aşağı seviyede olmak, köleler için sahibine, kadınlar için kocasına sonsuza kadar sürecek ve hiç değişmeyecek bir olgu olarak ortaya çıkar.” (Sayfa 48) Konu mizojini olunca filozofların kervanına yöneticiler, din adamları ve pek çoğu daha katılıyor: Kral I. James kadınların eğitimine muhalefetini şu sözlerle açıklamıştır: “Kadınları bilgili kılmanın, tilkileri ehlileştirmenin tek bir sonucu vardır: onları daha da kurnaz yapmak." (Sayfa 145) Weininger, hiç duraksamadan kadınların insanlığını reddediyor ve onları kimliksiz bir varlığa indirgiyordu: "Kadının hiçbir varlığı ve özü yoktur; onlar bir hiçtirler” diyordu. “O, madde ile biçimi, ölümsüz ile ölümlü dünyayı, duyularla idealleri birbirinden ayıran Platoncu görüşe başvurur. Ona göre de kadın bir nesne, erkek ise bir biçimdir. Kadının bir ‘öz’den yoksun olduğunu söylerken Weininger, onun saf biçimin en yüksek düzeyinde bulunmadığını, dolayısıyla kadının gerçek materyal varlığının hiçbir önemi olmadığını iddia eder.” “Weininger, masumiyetin yitirilmesine yol açanın kadın olduğunu söyler ve ‘tek başına kadının kendisi bir günahtır’ sonucuna varır.” (Sayfa 222) “Weininger, Yeni Zelanda'nın kadınlara seçme hakkını tanımasından yakınmakta ve bunu çocukların, zihinsel engellilerin ve canilerin seçim sandığına gitmeleriyle eşit anlama geldiğini savlamaktadır.” (Sayfa 223) Kadın düşmanlığı tek bir ülke veya bölgeyle sınırlandırılmış olmayıp tüm dünyayı etkisi altına alan bir terör. Bunun hakkında her dönemden de örnekler bulabiliyoruz, bu acıyı dillendiren sanatçılar, şairler de olmuş: “Çinli ozanı Fu Hsuan (MS 217-278), onların acıklı durumunu şu sözlerle betimlemişti: Kadın olarak doğmak gerçekten acı. Böylesine aşağılanmış bir şey düşünülemez! Kimse bir damla gözyaşı dökmez, bir kadın evlendiği zaman, Oysa kocanın sevgisi, samanyolu kadar uzakta bu kadından Gene de dönmeli kocanın etrafında, tıpkı bir günebakanın yüzünü güneşe döndüğü gibi, Oysa yürekleri apayrı, ateş ve suyun karşıtlığı benzeri. İyi gitmeyen ne varsa, hepsinden kadın sorumlu, Ne zaman olursa olsun, her şeyde ilk o suçlu...” (Sayfa 182) Özetle; “Tarihin bize mizojini hakkında neler öğrettiği dört kelimeyle özetlenebilir: istilacı, kalıcı, kötücül ve çok yönlü. İnsanlar tekerleği bulmadan çok önce mizojiniyi buldular ve bugün tekerleklerimiz Mars'ta dönerken, bu çok eski buluş hâlâ pek çok kadını tutsak ediyor. Başka hiçbir önyargı bu kadar uzun süre yaşamadı ve bu ölçüde dayanıklılık göstermedi. Hiçbir ırk, bu kadar uzun dönemler süresince ayırımcı bir tutumu içselleştirmedi. Hiçbir grup evrensel ölçekte böylesine bir haksızlığa uğramadı. Ve hiçbir önyargı, toplumca konmuş sosyal ve siyasal ayrımcılıktan, hasta bir beynin nefret dolu fantezileriyle beslenen taşkınlıklarına kadar uzanan bu denli değişik yüzler göstermedi. Sadece çok azı bu kadar yıkıcı oldu. Kadın düşmanlığını en belirgin aşağılama yöntemi yapan tüm bu olgulara karşın, fark edilememesi çok şaşırtıcı. Mizojini örneğinde çoğunlukla burnumuzun dibindekini görmek için mücadele etmekten kaçınmışız.” (Sayfa 277)
Mizojini - Dünyanın En Eski Önyargısı
Mizojini - Dünyanın En Eski ÖnyargısıJack Holland · İmge Yayınları · 2019296 okunma
·
144 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.