Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

336 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Beyaz Tuval Hakkında Düşüncelerim, Yorumlar ve İncelemeler
Roman genel manada size Yahudilik dini hakkında kavramlar, farklı perspektiften bakış açıları, Yahudilik dininin önemli günleriyle beraber kimi zaman sizi mutlu eden, kimi zaman da sizi sinirlendiren yönlerini açıklama ile başlıyor. Fakat bu açıklamalara daha iyi bir taraftan sahip olmak ve en baştan kelimeleri bilgi haznenize katıp anlamlarını araştırmak için romanın kırmızı bölümünden, tarafından artık adını her ne şekilde isimlendirirseniz size kalmış bir husus. Kırmızı taraftan başlamayı tercih ederseniz söylediğim gibi Yahudilik terimlerini daha iyi kavrayacaksınız ve roman boyu rahat edeceksiniz. Bu kırmızı bölümün ana karakteri ise Jan Wechsler. Jan Wechsler karakteri "benim" bakış açımdan pesimist bir karakter. Karısına yalan söyleyen, korkak, kimi zaman içgüdüleri ile hareket eden kimi zaman ise korkaklığını kullanarak ortadan kaybolmayı yeğleyen bir karakter. Karısına ve çocuklarına söylediği sırf basit bir yalandan bile karakterin aslında şizofren, kendini başkası gibi gören, kendi benliğini bir bütün olarak unutmuş ve kendini yok sayan bir karakter olarak görebiliriz. Kitapta geçen meşhur uçak yolculuğunda bir "çanta" tüm olayları baştan sona değiştirir. Çantanın içerisinden çıkacak bilumum takılar ve belgeler ile Jan Wechsler'in hayatının değiştiğini ve onun gerçek karakterini öğrenmeye başlarız. Jan, çantanın değişimi ve "anne" figürünün hayatında kötü bir kaidede olmasına ilişkin sorunları kendi benliğinde yaşarken ve kurgularken, kendini evinde yer alan ofisine kapatır ve çantasında yer alan bu belgeleri incelemeye başlar. Roman kötü ve bedbaht bir roman fakat roman içerisinde ufak detaylarla okuyucu mutlu olabilecek seviyedeyse ne ala. Şahsen roman içerisinde Jan'ın küçük kız çocuğunun ofisine gelip ortalığı karıştırması ve belgeleri dağıtması bile benim yüzümde tatlı bir tebessüm oluşturmuştu bile... Kısaca Jan karakterinin hayat yolculuğu ve hayata bakış açısı, sıkıştığı zamanlarda kendisini ofise kapatıp şarap içen ve alkolden çare bulan bir adamdan ibaret. Elbette ki Jan karakteri bir alkolik değil, dine dönük yaşamaya çalışan bir adam fakat size romanı okumanız için ince küçük detayları sunmaktan kendimi alıkoyamıyorum. Jan karakteri ayrıca ortaokul dönemlerinden (bunu kitabın kırmızı bölümünün sekizinci maddesinde, bölümünde göreceksiniz) itibaren müziğe az da olsa ilgili. Roman Jan karakterinin müzik ile olan tatlı yakınlığını pek uzatmak istememiş gibi fakat burası okuyucunun hayal gücüne kaldığından mütevellit, benim çıkarımım bu yönde oldu. Jan'ın ve V. Dennen'in (yayımevi'de Jan'ın eserlerini yayımlayan dostu) arasında geçen diyalogları da bir o kadar çetin ve kendinizden emin bir şekilde okumanızı yeğlerim. Çünkü V. Dennen'in Jan'a yazdığı mektup bile sizi başka bir diyardan başka bir diyara sürükleyecek nitelikte. Jan karakteri aynı zamanda Ben-Or adlı bir dedektif tarafından sıkıştırılıyor ve sorgu masasına çekiliyor. Bu iki karakterin arasında geçen diyaloglar sizin zihninizi açmakla beraber, kahvenizden bir yudum alırken beyninizde ki çarkların açıldığını bu iki karakterin diyaloglarıyla beraber yaşayacak ve doyuma bir nevi ulaşacaksınız. Çünkü Ben-Or karakterinin dedektiflik mesleği gereği sorgulayıcı kişiliği, Jan karakterinin şizofren karakter olmasından sebep verdiği alabora cevaplar sizi epey bir sürükleyecek. Gelgelelim sonuç olarak Jan karakteri bir sebepten dolayı hapse girer. Fakat hapse girmesine karşın Jan karakteri hala şu mottoyu savunur: "Ben-Or beni gerçeklerle yüzleştirdi." Cümlenin akıbetini ve Ben-Or ile arasında olan ilişkiyi kırmızı bölümün sonunda daha iyi anlayacaksınız... Kitabın bir diğer tarafı mavi bölüm yani Amnon Zichroni. Amnon karakteri benim en beğendiğim, en etkilendiğim, okumak yanı sıra onun duygularını kendimde iliklerime kadar hissedip çektiği acıyı az da olsa anlayabildiğim bir karakter. Amnon'un bir hastalığı mevcut "bana" göre ve benim deyimlerimce. Amnon karakteri bir altıncı hissinin olduğunu iddia eder ve bunun Amnon'a Tanrı tarafından bir lütuf olduğu kabul edilir. Fakat bu nasıl bir lütuf? Şöyle düşünün: Bir kadından hoşlanıyorsunuz ve kadın sizin en yakın arkadaşınız ile evleniyor. Bu noktaya kadar en azından şöyle böyle her şey güzel diyorsunuz içinizden fark edebiliyorum. Fakat en yakın arkadaşınız ve sevdiğiniz kadının konuşmalarınızı, birbirlerine tutkuyla dokunmalarını, deliler gibi sevişmelerini hissetmek ve o anı birebir yaşamak kısmına ne demeli? Bunu kaldırabilecek hiçbir insan dünya üstünde yok. İşte Amnon karakteri bunu kaldırabilecek kadar kiminize göre güçlü, kiminize göre aşağılık, kiminize göre tüm duygularının ve ruhunun içerisinde sıkışıp kalmış bir karakter. Amnon, bu yeteneğini arkadaşlarının tavsiyelerine de bir noktada uyarak (arkadaşları dediğim genel olarak ona babalıktan daha fazla babalık yapan amcası ve en yakın arkadaşı ile evlenen Eli karakteri) psikiyatr mesleğine yönelir. Babası küçük yaşlarda Amnon'u amcasına teslim eder ve amcası bunu kabul eder. Amnon ile amcasının iletişimi sizi duygulandıracak. Eğitim masrafları için fakat sadece eğitim, Amnon'un kendine bir şeyler katacağı masraflar için amcası her şeyi üstlenir ve Amnon'u en iyi okullarda okutur. Amnon ileride iyi bir mesleği eline alınca ve bu meslekte hemen hemen sekiz yılı devirince, meslekte "tamamlanmış" olduğuna karar verince amcasını kaybeder. Amcasının evine gittiğinde onu uyandırmak için bunu öğrenir fakat amcası uyanmaz. Elinde bir şiir kitabı, şiir kitabında yer alan harikulade şiir dizeleri eşliğinde amcası ölmüştür. Amcasının evinde yer alan sandığa oturur ve onu seyreder. Amcasından ona büyük bir miras kalır. Çok eski yıllardan kalma bir keman, Amnon'un hayatı boyunca çalışmamasına, ona hayatının sonuna kadar yetecek ekonomik özgürlüğü amcası Amnon'a sağlar. Amnon ile Minsky (minsky bu hikayede ünlü keman yapımcısı, tamircisi ve müzisyen) tanıştıktan sonra Amnon amcasının kemanını Minsky'a tedavi ettirir ve aralarında ki sohbet başlar. Amnon'un hikayesinin sonu ise yine bir o kadar acıklı fakat bir o kadar da bunca acıklı hikayeye rağmen sonu belirsiz, şaşırtıcı, tüyler ürpertici ve aslında "duygusallık" teriminin hiçbir şey olmadığının bizlere göstergesi. Okuduğunuz için teşekkür eder, herkese iyi okumalar dilerim. Sevgilerle.
Beyaz Tuval
Beyaz TuvalBenjamin Stein · Metis Yayıncılık · 201345 okunma
··
119 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.