Allah’ın esması üzerinde mutlaka tefekkür etmemiz lazım. Rabbimizi anlamak istiyorsak, tanımak istiyorsak, onu zikretmek istiyorsak yapmamız gereken şey; Allah’ın isimleri üzerinde tefekkür etmektir. “Bize rabliğini nasıl yapmış, bizi nasıl terbiye etmiş, Rahman ve Rahim ismiyle bize nasıl muamele etmiş, nasıl
tecelli etmiş…” Bütün bunlara bakıp, bu isimleri tefekkür edip rabbimizi anlamaya, tanımaya çalışıyoruz. Bize olan yakınlığını
tatmaya çalışıyoruz. Bu isimleriyle bize yaptığı muameleden dolayı onu sevmeye çalışıyoruz.
Eğer bir sefer gönlümüzün üzerindeki sis perdesi kalkarsa bütün şiddetiyle Allah’ın o Esmau’l Husna’sını anlamaya, tatmaya
başlarız. Kendimizi Allah’ın huzurunda buluruz, onun huzurunda olduğumuzu tatmaya başlarız. O zaman Allah deyince kalbimiz titrer. Hatta her zerremize kadar titreriz, ürpeririz. Bunun başka bir yolu da yoktur. Bu durumda mü’min olmanın da başka yolu yoktur; çünkü “mü’minler Allah zikredildiğinde kalpleri ürperen, Allah’ın ayetleri okununca imanları (muhabbetleri) artan, Allah’a bütünüyle tevekkül edenlerdir” 65 buyurmuştu.
Esma dersini biz de onun için yapıyoruz. Sadece sonsuz bir deryadan bir damlayı anlatmaya çalışıyoruz. Bir damla… Sonra
herkes bu tefekkürü kendisi yapmalıdır. Kendisi esmayı tanımaya, anlamaya çalışmalıdır ve o deryaya kendisi dalmalıdır.