Bir sonbahar gibi bakma bana öyle:
Kırık keman sesinde seni hissetmişliğim var benim.
Yağmurlu günlerde seninle yalnız başıma yürümüşlüğüm.
Her kitapta seni okumuşluğum...
Bir sonbahar gibi bakma bana öyle:
Her yağmurda sana ağlamışlığım var benim.
Bir aslan gibi sana koşmuşluğum.
Gece güneşinde gözlerini görmüşlüğüm...
Öyle işte; sonbahar gibi bakma bana:
Sana tükenmez bir aşık olmuşluğum var benim...
Bana göre değil kavga
Uygarlığın kriz noktalarında
Gurbet kokan bir hayatım var benim
93 harbinden kalma sokaklarında
İkindi sonrası sirenler çalar
Eritir dağların kirli karını
Susuz bir denizde hırçın dalgalar
Deler karanlığın kulak zarını
Ard arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül gürül akan bir dünya
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana,
Bir bu yana...
Ve güz geldi Ömür hanım.
Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul.İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde.Yağmur ha yağdı ha yağacak.İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı,yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir
engebeler atlası.
Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür
hanım?
Kardır yağan üstümüze geceden,
Yağmurlu, karanlık bir düşünceden,
Ormanın uğultusuyla birlikte
Ve dörtnala, dümdüz bir mavilikte
Kar yağıyor üstümüze inceden