Gönderi

Bu koca evrende, Asya ve Avrupa küçük birer köşe, her okyanus bir su damlası, Athos Dağı bir avuç toprak; zamanın her ânı sonsuzlukta bir nokta. Her şey küçük, değişken, bir şimşek çakımında yitip gidiyor. Zamanın uçsuz bucaksızlığında ve insan çokluğunun ortasında bu mesafeyi koruyabilirsek, kendi varlığımızın da hiçbir önemi olmadığını anlamaya başlarız: Bir zamanlar başkalarının yaşadıkları yaşamı, senden sonra yaşanacak yaşamı ve şu anda barbarların yaşadığı yaşamı düşün; kaç kişinin senin adını bile bilmediğini, bilenlerin kaçının çok geçmeden unutacağını, belki de şu anda seni övmekte olan kaç kişinin çok geçmeden seni yereceğini düşün; ne anıların, ne ünün ne de başka herhangi bir şeyin adını anmaya değeceğini düşün. Bu kozmik bakış açısı yukarıda alıntıladığımız talimatın anlamını netleştirir: "Son saatini düşün." Ölümümüz de dahil her şey, genel bir dönüşüm ve değişim sürecinin bir parçası olarak görülmelidir: Var olan her şeyi iyice düşün: zaten çözülme sürecinde olduklarını, değiştiklerini, çürümeye ve dağılmaya yüz tuttuklarını, bir anlamda ölüme yazgılı olduklarını göreceksin.
Tahta Gözler
Tahta Gözler
·
100 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.