Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

160 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Ben Bir Diktatörüm
Hâlihazırda kitapla ilgili o kadar güzel incelemeler varken bu incelemeyi yazma sebebim içimdeki sesi bastırmak, çünkü kitabı okuduğumdan beri zihnimde yankılanıyor. Bunun sebebi sanırım bu kitaptan herkesin haberdar olmasını istemem. Evet, Orta Doğu coğrafyasını ve insanını az çok bilen bizler bu ülkelerde yaşananları yıllardır görsel ve yazılı basından takip ediyoruz. Suriye olsun, Irak olsun bu ülkelerdeki baskıcı rejimlere yıllardır çok iyi tanıklık ettik. Bundan dolayı kitabın içeriği, anlattıkları bize hiç yabancı gelmeyecek. Bir de böyle kitaplar okuduktan sonra insan demokrasinin ne kadar elzem bir şey olduğunu sorgulamadan edemiyor. Suriyeli yazar Nihad Siris rejim baskıları nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalmıştır. Roman daha basılmadan yasaklanmış. Zaten diktatörlükle yönetilen bir ülkede böyle bir kitabın varlığı rejim için en büyük tehlike değildir de nedir? Kitabın mahiyetine dair tahminleriniz doğru: kitap diktatörlükle ilgili. Diktatör nasıl olunur? Diktatör olmak için ne gibi özellikler gerekir? Bir diktatörün yönetim teknikleri nelerdir? Kitle psikolojisi nasıl yönetilir? Bir diktatör halkı peşinden nasıl sürükler? Propaganda stratejileri nelerdir? Bu ve buna benzer daha pek çok sorunun cevabı bu kitapta saklı. Yazar tüm bu sorulara rejim tarafından kitap yayımlaması yasaklanmış, genç yaşta emekli edilmiş muhalif bir yazar Fethi’nin gözünden anlatıyor bize. Fethi’nin suçu mu ne? Lider için propaganda metinleri yazmayı reddetmiştir. Çünkü yazara göre Orta Doğu ülkelerinde en büyük propaganda aracı şiirdir, kafiyedir. Kitleler en güzel güzel hitabet ile uyutulur. Kafiyeli sloganlar, şarkılar olmazsa olmazdır. Diktatörlüğün doğasına dair az çok bilgi sahibi olanlar propagandanın, algı yönetiminin ve medyanın gücünün ne kadar önemli olduğunu bilirler. Kitapta Fethi’nin bir günü anlatılır bize. Son derece sıcak bir gün, dışarıdan bangır bangır gelen sesler. Zombivari bir kitle sloganlar atarak, liderlerinin iktidardaki yirminci yılını coşkuyla kutlamaktadır. Tüm medya, iletişim araçları liderin propagandasını yapar. Bunun için özel bir birim bile kurulmuştur. Fethi işte böyle bir güne uyanır. Bu ülkenin neresi olduğunu bilmiyoruz, yazar söylemiyor ama nereyi kast ettiği son derece aşikâr zaten. Dışarıdan gelen sesten hiçbir şekilde uzaklaşmanın yolu yoktur. Kendini kalabalığın içine atan Fethi polisin dövdüğü bir gence yardım etmek isteyince kimliğini kaptırır. Polis gün batmadan karakola gelip kimliğini almasını ister ondan. Fethi karakola gittiğinde kendini bürokrasinin bitmek bilmeyen labirentinde bulur. Sanırım insanları bezdirmenin ve sindirmenin bir diğer yolu da gereksiz bürokrasi yaratmak. Burada bunun örneğini çok güzel görüyoruz. Kitapta olay namına pek fazla bir şey yok. Yazarın olayları anlatırken Fethi’nin karşılaştığı durumlara dair yorumlarda bulunması bence kitaba ayrı bir hava ve güzellik katmış. Burada baskı ve zorbalığa boyun eğmiş bir halk/kitle görüyoruz. Halkta korkuyu görmek ve hissetmek o kadar kolay ki! İnsanlar düşünce suçundan dolayı, lider hakkında en ufak olumsuz bir sözden dolayı bile tutuklanırlar ve herkes sessizliğe gömülmüştür. Kimse sesini yükseltemez ne lidere ne da başka bir şeye karşı. Burada gürültü önemli bir metafor. Bu kadar gürültüye ne gerek var peki? İnsanlar neden sürekli tezahüratta bulunuyorlar? Neden hoparlörler hiç susmuyor? Çünkü gürültü bittiği anda insanlar düşünmeye başlayacaklar. Sessiz bir ortam insanın kendi iç sesini dinlemesi için birebirdir. Düşünmek diktatörlükle yönetilen bir ülkede en büyük suçtur ve böyle rejimlerde hiç istenmeyen bir şeydir. Bunun yanında bireysellik de büyük bir suçtur. Hatta bir lider için en büyük tehdittir. O yüzden bireysellik yerine kitleler oluşturmak bir diktatörlüğün bekası için çok önemlidir. Kitapta dikkat çekici bir başka unsur da kadına verilen değer. Aslına bakacak olursak ortada bir değer yok. Kadına bakış açısı çok çarpıcı. Kadın sadece erkeği tatmin etmesi gereken bir güzellik objesi gibi lanse edilmiş. Kadınların tek derdi güzellik ve bedensel takıntılar. Bunu Fethi’nin kız arkadaşında oldukça net görüyoruz. Genel olarak bu durum pek hoşuma gitmedi. Netice itibarıyla bence çok anlamlı bir kitap olmuş. Özellikle Orta Doğu gibi geri kalmış ülkelerde kitleler nasıl idare edilir, ayakta uyutulur, beyinleri yıkanır bunu çok güzel bir şekilde öğreniyoruz. Okuyun, okutturun.
Sessizlik ve Gürültü
Sessizlik ve GürültüNihad Siris · Jaguar Kitap · 2015344 okunma
··
565 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.