Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

184 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Kitap hakkında incelemeye başlamadan önce politik görüşümün sol, ekonomik görüşümün de Keynesyen olduğunu belirtmek istiyorum. Her siyasi ideolojinin belirli dereceleri var, aşırı özgürlükçülükten aşırı müdahaleciliğe kadar. Kitabın yazarı Eamonn Butler'ın Milton Friedman'ı savunmasından ve Mont Pelerin Topluluğu'nun bir üyesi olmasından da anlaşılacağı üzere ütopik bir liberalist. Kitapta savunduğu düşünceler o kadar uç düzeydeki Thomas Moore'un Ütopya'sını veya Tommaso Campanella'nın Güneş Ülkesi'ni okumuş gibi hissediyorsunuz. Özgürlüğün refah yarattığına, insanoğlunun ruhunun gelişmesine ve potansiyeline gerçekleştirmesine sonuna kadar katılıyorum. Devletin müdahalesinin piyasayı ve toplumu istikrarsızlaştırdığına da katılıyorum; fakat bahsetmiş olduğu önermelerin dogmatik bir şekilde doğru olduğunu savunmasına ve verdiği birçok örneğe katılmıyorum. Evet kapitalist dünya düzeniyle beraber son üç yüzyılda insanoğlunun refahı inanılmaz derecede arttı. Artan refah yeni ve modern şehirlerin kurulmasına, yönetim biçimlerinin değişmesine, sanatın ve müziğin belirli bir kesimden halkın tümüne yayılmasına sebep oldu. Ama bununla beraber dünya tarihinin en can alıcı savaşlarına, milyonları işsiz bırakan ekonomik krizlere, kapatılamayacak gelir adaletsizliklerine de sebep oldu. Tüm bunlar özgürlük rüzgarını arkasına almış olan insanların marifetiyle oldu. En nihayetinde kurumları yöneten, işleten de orada çalışanlar da ve üretilen hizmeti alanlar da özgür bireyler. Diğer taraftan devletin kurumlarını yönetip işletenler de, siyasi partilere oy verenler de özgür bireyler. Krizlerin sebebi olarak kurumları ve ideolojileri eleştiriyoruz ama aslında kararları alanların, uygulayanların ve etkilenenlerin tek tek baktığımızda özgür iradeye sahip olan bireyler olduğunu göz ardı ediyoruz. Hiçbir kontrolün olmadığı, bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler zihniyetinin hakim olduğu dönemlerde bugün dünyanın en zengin topluluklarını kuran ülkeler milyonlarca insanı köle yaptı, topraklarını yağmaladı, refahını sömürdü. Mükemmel anayasalar yapmak ve sağlam kurumlar kurmak yozlaşmayı engelleyemiyor. İnsanların genelinin ahlak sahibi olmasını, adil kararlar vermesini, dürüst ve iyiliksever olmasını da sağlayamayız. Ama Butler kitabında liberalizmi öyle bir anlatıyor ki; devlet olmasa, insanların iradesi zapt edilmek yerine serbest bırakılsa dünya zaten rayına oturacak ve her şey güzel olacak fikrini empoze ediyor. Zenginler fakirleri sömürmüyormuş. Fakirlerin özgür iradesi varmış, kimse onları silah zoruyla fabrikalara götürmüyormuş. Geriye dönüp tarihe bir bakalım. İnsanların elinden topraklarını alırsanız, savaş adı altında topraklarını bombalayıp yağmalarsanız insanlar hayatta kalmak için mecburen fabrikalara gidip çalışmak zorunda kalacaktır. Güneydoğu Asya'da olan budur. Dünyanın büyük şirketlerinin denizaşırı ülkelere gidip oralara yatırım yapmasının sebebi insanlara istihdam sağlayıp, onların refahını arttırıp zenginleşmesini ve özgürleşmesini istemesi değil. Kârını maksimize etmesiydi. Adam Smith'in o meşhur sözü maalesef bugün geçerli değildir belki de hiç olmadı: " Her birey kendi kârını arttırmaya çalışırken amacı hiç de bu olmadığı halde bütün toplumun zenginliğinin artmasına hizmet eder. Bunu yaptıran piyasanın gizli eli elidir." Teknoloji transferi yapmadan, satın alma güçlerini arttırmadan, hukuki altyapılarını düzeltmeden fakir ülkelere yapılan yatırım, modern bir sömürü yöntemi olmaktan başka bir şey değildir.
Özgür Toplumun Temelleri
Özgür Toplumun TemelleriEamonn Butler · Liberus Yayınları · 202127 okunma
·
113 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.