Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

·
Puan vermedi
Aeden - Bir Dünya Masalı, Dünyamızın Masalı
“Masalla gerçeği ayırt edebilecek olan okurlara...” diye başlıyor Akilah Azra KOHEN kitabına ve ekliyor, “Romandaki kurgu masal gibi gelebilir; ama o kurgu, gerçeklerin kelime kelime örülmüş halidir.” Aeden için, insanoğlunun sıradanlığının yanında yarı tanrı olarak adlandırılabilecek Avatar karakterleriyle, günümüz dünyasında geçen modern bir Simyacı hikayesi diyebiliriz. Simyacı’yı okumuş olanlar bilir, vaadettiği çok değişik bir şey olmamasına karşı masalsı basit anlatımı ve hayata dair verdiği küçük ama etkili dersler ile klasik haline gelmiş bir eserdir. Aeden ise daha modern bir bakış açısına; daha detaylı, derin ve en önemlisi daha gündelik konulara değinen bir yapıya sahip. Verdiği mesajlar daha net; Simyacı “Mutluluğun gizi, dünyanın bütün harikalarını görmektir; ama gezerken aynı zamanda kaşıktaki iki damla yağı dökmeyin.” derken Aeden, “Şeker yemek sizi zehirler, “Kullandığınız makyaj malzemeleri için onlarca balina katlediliyor.” gibi mesajlar veriyor. Kitaptaki karakterlerimiz Sonje ve Numi, Aeden isimli gezegende yaşayan, yaşam enerjisine (Çi) ve doğaya saygılı, telepati yeteneği geliştirmiş, evrimin son basamağında bulunan, sadece tüketmeyen aynı zamanda üreten, bizlere göre fiziki olarak çok daha güçlü ve atletik bir insan ırkına aitler; yani hem ahlaki hem de fiziki olarak hemen hemen ulaşabilmeyi hedeflediğimiz, en azından hayal edebildiğimiz son noktadalar. Simyacı hikayesindeki gibi bir arayış peşinde iken yanlışlıkla gezegenimize geliyorlar ama onlara göre evrende tesadüf diye bir şey yoktur, her şeyin bir amacı vardır. Bu noktadan başlayarak da dünyada karşılaştıkları olaylara karşı duyarsız kalamayarak birer kahraman haline geliyorlar. Sonje ve Numi verdikleri mücadele süresince sürekli babalarının kendilerine verdikleri öğütleri ve eğitimleri hatırlıyor, kendileri kadar medeni olamayan insanlar karşısında bunları kullanma ihtiyacı hissediyor. Dolayısıyla bazen felsefi bir anlatım ağır basarken bazen de olay kurgusu içinde sayfaların nasıl akıp gitiğini anlamadığınız bir bilimkurgu-macera ktabına dönüşüyor Aeden. Anlatım konusunda söyleyebileceğim en önemli husus Aeden gezegeninin anlatıldığı ilk sayfaların bir süre sonra sıkıcı gelmeye başlaması ve bunun hemen ardından başlayan yolculukları... Yazarın “Önyargı, düşüncenin en büyük hastalığıdır.” demesi boşa değil, önyargıları bir kenara bırakıp okumaya devam etmelisiniz. Bu ilk kısım adeta kitabı haketmeniz ya da masalsı dünyasına kabul edilmeniz için aşmanız gereken bir test gibi, ne çok zor ne de çok kolay, tam kararında! Sonrası ise kendiliğinden akıp gidiyor zaten... Kahramanlarımız bizlere göre çok daha üstün bir ahlaki değere sahip demiştik, yaşama ve yaşam hakkına saygıları bizler için hayal etmesi bile güç seviyelerde fakat yine de kendi içlerinde çatışmaları var. Yapmamaları gerektiğini bilmelerine rağmen yaptıkları, duydukları pişmanlıkları, öfkeleri, kıskançlıkları bizlere küçük öğütler olarak dönüyor kitap boyunca. Yani dünya sakinlerine örnek teşkil eden davranışlarının yanı sıra kendi aralarındaki anlaşmazlıkları da yaşama dair mesajlara konu oluyor. Bunlar ne çeşit mesajlar ola ki diyorsanız, biraz daha örneklendirelim. Sonje ve Numi dünyaya indiğinde ilk şaşkınlıkları şeker tüketimi oluyor. Onlara göre zehir olan ve bizi yavaş yavaş öldüren şeker en önemli varlıklarımıza, çocuklarımıza ödül olarak veriliyor. Soluduğumuz hava ise zehirli, her nefeste hayatımızdan çalıyor. Herkes elindeki bir cihazla konuşuyor, konuşmadığı zamanda sürekli ona bakıyor. Dolayısıyla bu gezegende yaşayanlar insan değil olsa olsa insansı olabilir diyorlar. Dünyaya ilk kez ayak bassak herhalde biz de farklı düşünmezdik. Dünyada geçirdikleri süre boyunca, özellikle de interneti keşfettikten sonra sayısız şok yaşıyorlar. Doğayı zehirleyen petrol platformlarını, çivili sopalarla fokları öldürenleri, yeni doğmuş buzağıların sosis yapılmak için bütün olarak öğütüldüğünü, kanser başlangıcına sebebiyet veren enzimlerin çocukluktan itibaren aşılarla vücuda girdiğini, kanserin çözümünün göreceli olarak basit olmasına rağmen bir gelir kaynağına dönüştüğünden kasıtlı olarak insanlara duyurulmadığını, yasa dışı organ ticaretini, dünyayı yöneten zengin ailelerin sapkın ayinlerine kurban edilen daha çocuk yaştaki bedenleri, yüzyıllar boyunca aynı tanrı adına birbirini katleden farklı din gruplarını ve Orta Doğu’daki bitmek tükenmek bilmeyen savaşları görüyorlar. Başta kendilerine, bu gezegene ait olmadıkları ve hiç bir şeye müdahale etmemeleri gerektiği konsunda söz veriyorlar ama kendi kendini böylesine yaşamdan silme gayreti içinde olan bir türe karşı kayıtsız kalamıyor, yardım etmek istiyorlar. Zamanla yardım etme çabaları insansıların çıkarlarıyla çatıştığında ve müdahale ile karşılaştıklarında ise çoktan bu işe batmış oluyorlar. Daha ileri noktada da yaşamın kutsallığı için kan dökülmemeli anlayışından uzaklaşıp kendilerini vahşetin içinde buluyorlarlar ve ellerine daha fazla kan bulaştırıyorlar. Aeden, yazarın daha önceki eseri olan Fi, Pi, Çi üçlemesinde de gördüğümüz aynı felsefi yaklaşımın paralelinde ilerliyor. Hatta tüm bu kitapların önzösünde de açıkça bu felsefeye değiniyor yazar; insanca varolabilmek için yaşam hakkına saygılı bir dünya özlemi duyuyor. Yalnızca insanın yaşam hakkına değil, tüm canlıların; doğanın, toprağın, suyun, havanın kısacası dünya ve üzerindeki herşeyin yaşam hakkına... Bizim için olmasa bile en azından gelecek nesiller için yaptığımız hatalardan bir an önce dönmemiz gerekiyor. Aslında gün geçtikçe bu ideal, bir yandan daha çok kişi tarafından düşlenerek konuşularak, tartışılarak ulaşılabilir hale gelirken diğer bir yandan da gelişen teknoloji, artan tüketim çılgınlığı ve popüler kültür sayesinde avuçlarımızdan kayıp gidiyor. Hani hepimizin az veya çok çoçuklarımıza yaşanabilir bir dünya, yüzülebilir denizler, mavi bir gökyüzü ve ekilebilir topraklar bırakma konusunda endişelerimiz vardır ya, işte Aeden bu düşünceleri adeta çığlık atarak duyurmaya çalışıyor, yaşam dediğimiz koşuşturmacanın içinde uygulamalarımızın düşündüklerimizden ne kadar farklı olduğu gerçeğini bir tokat gibi yüzümüze çarpıyor. Bu romanı ya da kendi deyimiyle masalı, anlayanlara ithaf etmesinin en büyük sebebi de bu olsa gerek yazarın. Aeden için yazarın önceki eserleri ile aynı zincire eklenmiş bir diğer halka diyebiliriz. Yarattığı dünya, karakterlerin derinlikleri, karakterler üzerinden yola çıkarak verilen mesajlar aynı felsefe çerçevesinde ele alınarak incelenebilir. Bu sefer hikaye bilimkurgu öğeleri ile desteklenmiş olmasına rağmen Fi, Pi ve Çi’deki tema olduğu gibi korunuyor. Fi’yi sadece televizyona uyarlanmış sığ haliyle değerlendirmek durumunda kalanlar için bile, kıymetli yeni bir yazar ve dikkate alınmaya değer düşünceleri ile tanışmak için ikinci bir fırsat olabilir Aeden.
Aeden
Aeden
Akilah Azra Kohen
Akilah Azra Kohen
Aeden
AedenAkilah Azra Kohen · Destek Yayınları · 201612,7bin okunma
·
79 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.