savaşı böylesine yalın bi dille fakat böylesine de sarsıcı bi şekilde okumak insana neler hissettiriyor takip edemiyorum bi yerden sonra
yazar ise yaşadığı kaosu kısa düşünceler, şiirler, anılar şeklinde satırlara dökmüş ama tek döktüğü şey bunlar değil; çokca kaybın getirdiği o tuhaf duygu durumları, aşılamaz sancıların saplandığı yürek geçişleri
savaşın, kendisini, tüm yıkımına rağmen bi suyun usul usul akışı gibi değiştirmeye başladığını fark ettiğinde tek duyduğu merak 'acaba ölüm bugün ne kadar yakınımda' hislerinden oluşan bi kişiye evrildiğinde insan, yaşamayı tutabilmek için ne kadar uzağa zıplaması gerekir, bilmiyorum
şimdi oturup kendime baktığımda o zamanların açtığı yaralardan konuşmak çok alçakça bi hareketmiş gibi hissettiriyor fakat anlatmaya çalışmayınca da bunca felaketin içinde çürüyüp gidiliyor ama çürümek değil yeşermek üzere var oluyorum, buna inanmak zorundayım
"Gözlerim açık
ama uykudayım
bir kuzgun masama kondu
ve insan sesiyle diyor ki:
Mayıs'ın 17'sinde Saraybosna'da kirazlar olgunlaşacak
Duydum
ve bekliyorum"