Mahkûmiyetten yeni kurtulan şaire biraz da hapishane hayatından bahsetmesini rica ettim ve:
- Melsela, dedim, sence, dört duvar arasında geçen ömrün en güç tahammül olunan sıkıntısı nerededir.?
Bu sualim onu epey düşündürdü. Nihayet gözlerinde, hiç küflenmemiş çelik bir kelepçe parıltısı belirdi:
- Vallahi, dedi, bunun cevabını birdenbire bulamayacağım. Yalnız şu muhakkak ki, hapishane haricindeki hayatın ıstırapları arasında hapishane hayatının en ağır sıkıntılarını mumla aratacak kadar ağır basanlar var.!
Onu gideceği yoldan daha fazla alıkoymaya hakkım yoktu. En çok sevdiğini söylediği ''Duvar'' şiirinde:
O duvarın dibinde ölenlerin
Koparıyorlar erkekliğini
Gençlik aşısı yapmak için
Milyonerlerin
Kibrit çöpünden frengili iskeletlerine.!
diyen kuvvetli şaire son sualimi sordum:
- Bir yabancı olsaydın ''Nâzım Hikmet'' ismini bir milyonerin servetine tercih eder miydin.?
O, yerinden doğruldu. Kâinata metelik vermeyen fütursuz bir insan jestiyle şapkasını önüne yıktı, bileklerindeki kelepçe yerlerine bakarak kıllı ensesini kaşıdı. Sonra gözlerini gözlerime dikti ve sordu:
- Bunu bana mı soruyorsun, dostum.? (Sayfa: 17-18)
*