#austendiyarı
“Hayatın boyunca bir başkasının hikâyesine yaslanmanın bir faydası yok. Biliyorsun, o kitap Austen’in de işine yaramadı. Bir kız kurusu olarak öldü.”
“Sürekli fazladan umut taşıyordu içinde. Keşke biraz daha karamsar olmayı başarabilseydi, o zaman bu türden imkânsız garip heveslerle boğuşmak durumunda kalmazdı..”
“Oysa birini resim yaparkenki hisleriyle sevmek isterdi. Korkusuzca, aldırmadan, hayat dolu.”
Hayatındaki tüm ilişkilerinde başarısızlığı yakalamış ve artık ümidi kesmiş bir kadın düşünün. Sadece kurgusal karakterde, hayalinde yarattığı centilmen erkekle hayaller kuran bir kadın Jane.
Ama o da ne bir anda zengin bir akrabasından kalan bir miras çıkıyor ortaya. Ama öyle maddi bir miras değil bu. İngiltere’de takıntılı kadınlara hizmet eden bir işletmede üç haftalık bir tatil.
Bu yolculuğa çok da gönüllü olmasada, miras bırakan akrabanın tek şartı o tatile gitmesi.Başka oluru yok. Lüks bir yolculuk ve farklı bir tatil için istemesede yola çıkan Jane için bu tatil belki de hayallerindeki o centilmeni bulmasına neden olacak kimbilir.