yıllar sonra gelir: “İşte o benim der” – “bendim o işte…”Sevgili N bu sözüm sana: Ona layık olamazsan, hiçbir zaman hiçbir şeye yaramamışsın demektir bu.
Tutuşturur musun
beni
de - de:
kızıl kızıl
için için
yanıyor
mu
yuz
?
Samuel Beckett’in meşhur oyunu “Godot’yu Beklerken”i okuyan okurlar Vladimir ve Estragon karakterlerine aslında Godot diye birinin hiçbir zaman var olmadığını, haliyle bekledikleri her kimse onun hiçbir zaman gelmeyeceğini eminim haykıra haykıra söylemek istemişlerdir. Peki bu iki karakter gelmeyecek birini neden bu kadar ısrarla beklemektedir? Çünkü geleceğine inanmak isterler. Çünkü o gelince her şeyin daha güzel olacağına inanırlar. İnanmak insanı ayakta tutan bir güç. Aslında sadece onlar değil bekleyen. Hepimiz bekliyoruz.
Bu hayatta hepimiz gerçekten bir şeyleri bekliyoruz. İtiraf edelim. Dürüst olalım kendimize. Yaşamımıza anlam nereden gelecek biliyor muyuz gerçekten. Beklemekte olduğumuzdan mı yoksa hiç beklemediğimizden mi bu anlam ortaya çıkacak? Kimimiz var hayatının aşkını bekliyor, kimimiz var ölümü bekliyor, kimimiz var güzel bir kariyer bekliyor, kimimiz var zenginlik bekliyor, kimimiz var bir çocuk bekliyor, kimimiz var bir ilham bekliyor, kimimiz var Tanrı’yı bekliyor ve kimimiz var kendisini bu yoz hayatta kendisine ilaç gibi gelecek, ruhuna ruh katacak bir arkadaş, bir dost, bir sevgili, bir hayat arkadaşı bekliyor. Yani herkes hayatına bir anlam bekliyor.
İnsan içinde hep bir tam olma dürtüsüyle hareket eder. İnsan eksik bir varlıktır her daim. Zaten beklentinin de kaynağı bu değil midir? O şey her neyse geldiğinde işte o zaman tam olacağına inanır. İçinde yarım kalan özlem tamamlanır, anlam arayışı son bulur. Artık onunlayken hayat tam olmalıdır. Çünkü insan buna inanmıştır. Böyle bir anlam bizi tekrar anlamlandıracak. Değişeceğiz. Her şeye baştan, yeniden başlayacağız onunla. Yeni anlam odur artık ve ona göre şekil alacağız.
Peki beklediğimiz her neyse ondan nasıl emin olabiliriz? Bunu bize kalp mi söyleyecek, akıl mı? Onu tanımaya çalışacak mıyız emin olmak için? Buna gerek kalmayacak. Çünkü o beklediğimiz yıllardır bize doğru içimizde aktı, nelerden geçti ve geldi. En saf haliyle, o yaşamımızın anlamı – idi zaten, ve şimdi de olacak. Emin olacağız bundan. Biliyoruz; bu, kesin, işte o…
Yaşamın boyunca yöneldiğin, kendini hiç gelmeyeceğine inandırarak bekleyip durduğun o
ne kadar da uygun yaşamının anlamına.
Sen tamamıyla boşvermeye karar vermişken geldi o, nasıl da güzel, yeniden canlanmak – yaşamın toz tutmuş hayallerini silkeleyip bahar güneşine çıkmak, kendine yeniden bir yıldız seçmek.
Sevgili Oruç Aruoba, sen bu kitabı kimin için yazdın, aklında kime seslendin bu kitabı yazarken bilmiyorum. Artık bu sorunun cevabını bu dünyada senden alma şansım da kalmadı ama hayatıma anlam katan bir kitap yazmışsın ve bunu sadece benim için yazmışsın gibi hissediyorum ben her okuyuşta. Başkaları bunu okuyup geçecek biliyorum ama ben derinlemesine yaşayacağım her satırı.
Artık hayallerimin gerçek de olabileceğini düşünebilirim, bu berbat dünyada, düşlerimin gerçekte karşılığının bulunabileceğini.
Çünkü, var, artık o…