Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Tüm evrensel düzen bir vorteksin içindedir. Dönüştedir. Harekettedir. Doğru yolda ilerlediğinizde, kendinizi sonsuz bir vorteksin içinde hissedersiniz. Bu vorteksin içine girdiğinizde ilk başlarda başınız dönebilir, hatta zihniniz tümüyle boşlukta kalabilir, düşüncesiz bir hale geçebilir ya da kendinizi tümüyle boşlukta hissedebilirsiniz. Bu harika bir işarettir. Kaynakla tam olarak bağlantıda olduğunuz anlamına gelir. Vortekste kalmayı başardıkça her şey kolaylaşır. Karnınızdan yukarıya doğru yükselen ve engel olamadığınız kahkahalarınız sizi vortekse sokar, anda kalıp kendi içinizde merkezlendiğiniz zaman vortekse girersiniz. Aynı şekilde dans ederken zihninizin değil, kalbinizin sesini dinlediğiniz zaman da vortekse girersiniz. Aşkın bireysel değil, ilahi olduğunu hissettiğinizde vortekse girersiniz. Yüksek bilinçlerle tam bağlantıda olduğunuzda, kendinizi tam olarak açabildiğiniz zaman onların vorteksi sizi çeker. Yargıdan arındığınızda vortekse girersiniz. İyinin, kötünün, doğrunun, yanlışın, güzelin, çirkinin, fakirin ve zenginin ötesine geçtiğinizde vortekse girersiniz. 'Aile'nin anlamını tam anlamıyla anladığınızda vortekse girersiniz. Dünyayla bağlantıya girdiğinizde vortekse girersiniz. Varoluşu sevdiğinizde vortekse girersiniz. Vorteks sizi genişletir. Önemli olan genişlemedir. Genişlemesi duran her şey yok olur. Ama genişleyen, ilerleyen, vortekste olan her şey sonsuzluğu deneyimler. Siz de sonsuzluğu deneyimlersiniz! Vortekse girdiğinizde, boşluk hissine, enerjinin dönüşüne, genişlemeye, içinizden yükselen sevinç ve neşeye bırakın kendinizi. Bırakırsanız tam olarak arzusuz olur, hiçlikte kalırsınız. Tam bir vecd ve huşu içinde bulursunuz kendinizi. İçinizden, kalbinizin tam ortasında adeta neşe saçan serin bir ateş oluşmuş gibi müthiş bir mutluluk yükselir. Bu anı genişletin ve onda kalın. Acele etmeyin, yılmayın; bu öyle bir deneyimdir ki tüm hayatınızı o halde kalabilmek adına büyük bir memnuniyetle adarsınız. O, hayal edebileceğiniz ve edemeyeceğiniz her şeye sahip olduğunuzda, elde edeceğiniz tüm sevinçlerin, mutlulukların, neşenin ve hazzın ötesindedir. Vortekse girmek bazen günler, bazen aylar, bazen de yıllar alır ama uğruna her şey adanır. Akışta olmadığınızda her şey zorlaşır. Akış yerine bir tutukluk vardır; çabalarsınız, mücadele edersiniz ama sonuç alamazsınız. Kurduğunuz kalıplar, yargılar sizi akıştan koparır. Yargılar bizi her zaman kaynakla bağlantıdan koparır. Yargıladığımız her şey gerçeğimize dönüşür. Yargılar duvarlarımızı oluşturur ve bu nedenle akıştan çıkarız. Kalıplar bizi akıştan çıkarır; çünkü bir kalıp içinde olduğumuzda adeta bir kutunun içine girmiş gibi oluruz. "Bu olmazsa olmaz! Ben buyum! Şu şöyle! gibi cümleler bizim için en tehlikeli zehir olabilir. Kendimizi veya hayatımızı belli kalıplar içinde sınırlandırdığımız zaman, akıştan koparmış ve sonu gelmez bir kısırdöngüye sokmuş oluruz. Ayrımcılık yapmak da akışımızı sekteye uğratır. Akışta olmak için en önemli şey bırakmaktır. Bazen kendimizi ve enerjimizi dağıtırız. Aynı anda pek çok şeyi birden yapmaya çalışırız. Gereğinden çok daha fazla sorumluluk yükleniriz. Kendimizi dağıtmamak adına; öncelik sıralaması yapmak, enerjinin aktığı yönde ilerlemek, karşımızdakilerin de sorumluluk almasına izin vermek ve sorumlulukları paylaştırmak, bizim için çalışan sistemlerle olmak... Yanlış yol; size hizmet etmeyecek, sizi desteklemeyecek, sizin zorluk ve problem yaşamanıza neden olacak yol demektir. Yanlış yol, sizin akışta olmadığınız yoldur. Teslim olmamak akışı engeller. Başkaları hakkındaki olumsuz fikirlerimiz, başkalarının kötülüğünü istememiz, geleceğe dair kötü beklentilerimiz bizi akıştan çıkarır. Hırs, öfke, nefret, kıskançlık (yokluk bilinci), endişe, utanç ve korku gibi pek çok duygu bizi akıştan çıkarır. Ruhun özünde bu duygular yoktur. Beden bu duygulara olumlu yanıt vermez. Korunmak veya zarar göreceğimiz bir şeye ilerlememek adına korkuya ihtiyaç yoktur. Farkındalık ve bilinç hali buna yeter. Kötü düşünmeyi alışkanlık haline getirdiysek ve uzun zamandır bu şekilde düşünüyorsak bilinçaltı belli bir süre sonra bizi her şeyin en kötüsüyle buluşturur. Aldığımız mesajlar, yaşadığımız deneyimler, yaptığımız yorumlar akışı etkiler. Başkalarının akışlarını etkileyecek olumsuz yorumlar yapmamak gerekir. Eğer negatif duygulardan besleniyorsanız bu sizi akıştan çıkarır. Başkalarının negatif duygularına da takılmayın! Negatif duyguları yaymayın ve yansıtmayın. Bazı ilişkilerimiz, ilişkinin kendi içindeki dinamiklerden dolayı bizleri olumsuz etkileyebilir. Bunun farkında olduğumuz sürece, her şey değişir. Bir kişiyle birlikteyken nasıl hissettiğiniz ve o kişinin hayatınızı nasıl etkilediği önemlidir. Geçmişe saplanmak her zaman akıştan koparır. Gelecekte yaşayarak da kendimizi akıştan koparırız Anın değerini bilmek çok önemlidir. Geleceğe dair arzular ve beklentiler elbette herkeste olacaktır; ancak onları da akışa güvenerek, akışta ilerleyerek karşılamamız gerekir. Bıraktığımız bir bağımlılığın yerine başka bir bağımlılık koymadığımız zaman akışa gireriz. Bazen hayatta büyük zorluklar yaşanır. Onları enerjisel ve fiziksel semptomlarıyla birlikte sindirmemiz gerekir. Yaşadığınız durumu hisseder, o enerjinin bedeninizdeki varlığını fark ederseniz durumu lehinize çevirebilirsiniz. Sindirmek için zaman tanımalıyız. Sindirmemiz gerekenleri fark edip kendimizi akışta tuttuğumuzda zaman içinde sistemimizden çıkarlar. Aynı şekilde enerji çalışmaları, terapiler, eğitimler, atölyeler, bireysel seanslar ve okuduğumuz kitaplar da böyledir; çoğu insan hepsini aynı anda yapmaya çalışır. Birinden çıkıp diğerine girer. Onu algılamaya, sindirmeye zaman tanımaz. Akış, biz 'biz' olduğumuzda ve kendi yolumuzda ilerlediğimizde olur. Başkalarını kopyalamak ve onların yerine geçmek bizleri akışta tutmaz. Bazen başkalarını kıskanır, onların yerine geçmek isteriz. İşte bu da bizi akıştan koparır. Yaşam içinde bize verilenleri fark etmeli ve onların üstünden daha yükseklere ilerlemeliyiz. Düşünce ve duygularımızın yüzde 98 gibi büyük bir bölümü aslında bize ait değildir. Ailemiz, çevremiz ve kolektif bilinç bizi şekillendirir. Bunların farkına vardığımızda özgürleşebiliriz. "Aile, toplum ve çevremiz bizi biz yapar." gibi kalıplaşmış bir düşünce vardır. Bu doğru değildir. Bizi biz yapan kendimiziz. Bizim biz olduğumuz hal onların hepsinden arındığımız halimizdir. Kendimizi bunlardan arındırıp kendimizle yüzleşmeye başlayacağız. Akışa güvenemediğimiz zaman, akış bizimle tam anlamıyla olamaz. Bu, sizin bir insana güvendiğiniz ölçüde size yakın olacağı gerçeğiyle eşdeğerdir. Güven sonradan kazanılır düşüncesi, kendi gücünün farkında olmayan bir insan için geçerlidir. Kişinin kendi içindeki konumu, algısı, hisleri ve yansıttığı her şey çevresindeki insanların, hatta sistemlerin ona olan tutumunu belirler. Gerçek anlamıyla akışta olmak, ona şüphesiz güvenmekle başlar. Kendinizi hafiflemiş, özgürleşmiş ve kolaylık içinde bulursunuz. Gerçek olan her zaman isyan etmek, istila etmek ve karşı gelmek değil, gerçeğin derinlerindeki şifreyi görmektir. İsyan etmek sizi akıştan anında çıkarır. İsyankarlıkla attığınız adımlar sizi gerçekliğinizden alıkoyar. Ruh, asla isyan etmez, gerçeği bilir. Kabul ettiğinizde ve akışa güvendiğinizde her şey değişir. Her şeyde zaten pozitif enerji vardır. Sizin onun üstüne pozitif enerji eklemeniz değildir asıl olan, oradaki pozitif enerjiyi ortaya çıkarmanız gerekmektir. Eğer değişiklik istiyorsanız başkalarından değil, kendinizden başlayın. Öyle bir akışa girin ki sizin olduğunuz yerde yarattığınız akışla her şey değişsin. Gerçekte pozitif ve negatif diye bir şey de yoktur. Pozitif ve negatif sadece dualite yani ikilik algısıdır. Bizim yaşadığımız iki kutuplu gerçeklikte pozitif ve negatif bize göre olabilir. Ama siz gerçekte bunun olmadığını bilir ve bunun ötesine geçerseniz değişimi başlatabilirsiniz. Affetmemek bütün hayatımızı blokajlar. Akışı durdurur ve bize gelmesi gereken pek çok şeyin gelmesine engel olur. Affetmediğimiz zaman o kişiyle bağlantıda kalırız. Enerjisi bizi etkiler. Bu durum kurumlar ve mekanlar için de geçerlidir. Bazı insanlar bir insanı, bir ülkeyi, kurumu, devleti, mekanı, evi, aileyi veya herhangi bir şeyi affetmediği zaman onunla tam bir bağlantı içinde kalır ve onun enerjisini kendi üstüne çeker. Affetmediğiniz her şeye tutunursunuz. Sistem siz onu bırakmadığınız sürece harekete geçmez. Zihniniz o konuyu ve yansımalarını hayatınıza çeker. Affetmediğimiz zamanlarda o kişi veya konuyu duymak, görmek veya hissetmek istemezsiniz. Bu düşünce pek çok kişiye ve alana yayıldığı zaman görmeme, duymama ve hissetmeme düşüncesini maddesel formda deneyimleyebilirsiniz. Şikayetlerinize dikkat edin; gözlerinizden probleminiz varsa acaba neyi görmek istemiyorsunuz, kulaklarınızla ilgili bir sorun yaşıyorsanız neyi duymak istemiyorsunuz ve hissetmekle ilgili bir olumsuz enerji varsa neyi hissetmek istemiyorsunuz? Affettiğiniz zaman enerjiniz yükselir. Zihniniz açılır, pek çok çözülmeler yaşarsınız. Kabul etmediğimiz, reddettiğimiz her şey gerçeğimize dönüşür. İyisiyle kötüsüyle yaşadığımız her şeyi ve hayatımızdaki gerçekleri kabul etmeliyiz. Herkesi olduğu gibi kabul etmeli, herkesin kendi hayatının oyuncusu olduğunun farkına varmalıyız ki akışı sağlayabilelim. Bütün evrenin bir ötesi vardır. Kendimizi kalıplar, yargılar ve sınırlayıcı inançların ötesine çıkarmalıyız. Burada bahsettiğim inanç boyutu değil. Yaşamımızın sadece çevremizde gördüğümüz dünyadan ibaret olmadığına inanmaktan bahsediyorum. Yaşadığınız her şeyin ötesinin olduğuna inanın. Bir kişiye, kuruma veya herhangi bir kavrama tepki duyduğunuz zaman onu temsil eden her şeye ve onun enerjisini yoğun taşıyan herkese kendinizi kapamış olursunuz. Bütünden gelen akışın bir bölümünü kesersiniz. Tepki duymamaya dikkat edin.
Sayfa 115Kitabı okudu
·
124 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.