Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kılıç Arslan'ın, 1093 yılında İznik'de tahta çıktığı sırada, karşılaştığı zorluklar ve ülkesinin içinde bulunduğu durum, onun hiç durmadan mücadele etmesini ve dağılan devletini yeniden kurmasını gerektirmişti. Babası Süleymanşah'ın ölümünden altı buçuk yıl sonra ele alabildiği bu sorunların üstesinden gelmek, hiç de kolay olmamıştı. Öte yandan Bizans imparatorluğu ile mücadeleyi sürdürmüş, balı sınırlarını güvence altında tutmaya çalışmıştı. Siyasi ve askeri alanda güç ve enerji isteyen bu işlerle uğraşırken. 1097 yılında, o zamana kadar görülmemiş büyüklükte Haçlı ordularının Avrupa'dan kopup gelmesi, onu her şeyi bir kenara bırakıp Haçlılarla mücadeleye sürüklemişti. Haçlı ordularına karşı Anadolu topraklarını savunmak ve Türkiye Selçuklu devletini her bakımdan uğradığı büyük zararlara rağmen ayakta tutabilmek için, insan gücünü aşan bir gayret göstermişti. Her ne kadar Birinci Haçlı Seferi ordularının Anadolu' dan geçmesini önleyememiş ise de bu olumsuz durum, azim ve iradesini kırmamış ve 1101 yılında Anadolu'ya gelen üç Haçlı ordusunu Merzifon, Konya ve Ereğli'de ayrı ayrı hezimete uğratarak, Anadolu'nun geçilmez olduğunu ispatlamıştı. Bu bakımdan Kılıç Arslan'ın 1101 yılında kazandığı zaferler, Türk milletinin Anadolu'da kökleşip yerleşmesini sağlamak açısından çok büyük önem taşır. O, savaş alanlarında geçirdiği 14 yıllık saltanat dönemini, Anadolu'nun bir savunucusu olarak kazandığı bu başarılarla süslemiş ve Türk tarihinin büyük hükümdarları arasındaki önemli yerini almıştır.
Sayfa 66 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
·
35 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.