Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

304 syf.
·
Puan vermedi
Androjen Bir Dünyada Yaşamak
Karanlığın Sol Eli, Ursula Le Guin’in toplumsal cinsiyete ve toplumsal cinsiyet rollerine değinmeye çalıştığı ilk dönem eserlerinden biri. Bunun için de değişik bir yol denemiş Le Guin: Androjen (çift cinsiyetli) bir dünya yaratmış. Kitap Gethen ya da diğer adıyla Kış denen bir gezegende geçiyor ve Gethen’de hem savaş yok hem de Gethen’deki insanlar birer kadınadam, yani çift cinsiyetliler. Bu anlamda, kitap bir deney olarak da değerlendirilebilir. Karanlığın Sol Eli üzerine yazdığı bir makalesinde Le Guin, toplumsal cinsiyet rolleri dışındaki rollerin bizim insani rollerimiz olduğunu, dolayısıyla onları çıkarınca geriye sadece bizi insan yapan özelliklerin kaldığını söylüyor ve böyle bir toplumun çok farklı bir toplum olacağını iddia ediyor. Karanlığın Sol Eli’nde Le Guin’in yaptığı bu deneyi anlamak için Gethen’in toplumsal ve siyasal yapılandırılışına yakından bakmak gerekiyor. Kış (ya da diğer adıyla Gethen) aslında yaşadığımız dünyaya bazı yönleriyle benzeyen bir gezegen. Fakat bu gezegende mevsim hep kış. Yılın en sıcak günlerinde bile yarı kutup iklimi yaşanıyor. Gethen dünyasında her şey soğuğa adapte edilmiş. Gethenliler çok yavaş hareket ediyor mesela. Teknoloji çok gelişmiş olmasına rağmen dünyalarına zarar vermemeye özen gösteriyorlar, çünkü zaten Kış bolluk ülkesi değil ve ellerinde olanları iyi korumaları gerekiyor. İnsan bedenlerinin uzuvları da kışa göre evrimleşmiş. Gethen soğuk bir gezegen olduğundan insanların nefesleri donmasın diye kemer burunlular. Bir Gethenli görsek onu sadece kısa boylu ve kemer burunlu bir dünyalı sanabiliriz. Bir dünyalı ile bir Gethenli arasındaki en temel fark: Gethenlilerin androjen olması. Kitap, Kış Gezegenin’deki iki ülkede, Karhide ve Orgoreyn’de geçiyor. Her iki toplum da yerleşik yaşıyorlar ve statik bir yapıları var. Karhide’den farklı olarak, Orgoreyn’deki insanlar genel olarak sorgulamayan susan ve kabullenen insanlar olarak çizilmiş. Yazar insanlar arasındaki ilişkilerden bahsederken bizi shiftgretor denen yeni bir terimle tanıştırıyor. Shiftgretor’un dilimizde tam bir karşılığı yok; ama prestij, yüz, yer, gurur, onur meselesi gibi anlamlara geliyor. İnsanlar birbirinin shiftgretor’unu kırmamaya özen gösteriyorlar, çünkü Gethenliler için shiftgretor önemli bir mesele. Karhide monarşi ile yönetiliyor. Orgoreyn ise commensallık denen özerk yapılardan oluşuyor. Karhide ve Orgoreyn bizim dünyamızda görülen iki siyasi yapının yansımaları. Yazar bir evren yaratırken bu evrende bizim dünyamızdan aldığı hazır siyasi yapıları kullanmış. Ursula Le Guin “Is Gender Necessary?” adlı makalesinde yeni bir sistem kurmayarak biraz “tembelliğe” kaçtığını dile getiriyor. Fiziksel olarak da Gethenliler de bize oldukça benzeyen yapıdalar. Bu açıdan bakınca Ursula Le Guin’in yarattığı dünyayı anlamamızı kolaylaştırmak için de tanıdık ve yenilik arasındaki dengeyi sağlamaya çalıştığını da düşünebiliriz. Ursula Le Guin, Kış’ı yaratırken var olan toplumsal yapımızı temel alarak ciddi birtakım değişiklikler yapmış. Gethenlilerin dünyasında insanlar çok çalışıyorlar, çünkü Gethen bir bolluklar ülkesi değil. Ancak her ay bir hafta kemmer dönemine giriyorlar. Kemmer döneminde insanlar çalışmıyorlar ve sadece bu dönem sırasında cinsel ilişkiye girebiliyorlar. Kışın ayın her günü cinsel anlamda aktif olabilenlere sapık deniyor. Kemmerde, androjenler eşlerini seçiyorlar. Çiftlerin birbirlerine dokunmasıyla vücutlarında hormonlar salgılanmaya başlıyor ve hormon sayesinde eşlerden biri kadın biri erkek cinsiyetini alıyor. Burada Le Guin’e yapılabilecek en büyük eleştiri eşcinsel ilişkiyi yok sayması. Bunun en büyük nedeni de kemmerde eşlerden birinin kadın diğerinin erkek cinsiyetini alması. Kitap boyunca sadece kadın ve erkeğin birlikteliğini görüyoruz ve bu durum bilinçaltında “normal” olanın bu olduğu izlenimini bırakıyor. Ursula yine aynı makalede, bu durumu kitabı yazarken hiç düşünmediğini ve bundan büyük pişmanlık duyduğunu dile getiriyor. Kitabını bugünden değerlendirirken kitabı yeniden yazsa bunun gibi birçok noktayı daha farklı tasarlayacağını dile getiriyor. Nitekim, 40 yıl sonra Dünyanın Doğum Günü adlı kitabında yazdığı “Karhide’de Ergen Olmak” adlı öyküsünde, bu durumu fark etmiş ve kemmerde bir değişim yapmış. Bu öyküyle birlikte artık Karhide’de eşcinsel ilişkileri de görmeye başlıyoruz. Gethen’de birlikteliğin gerçekleşmesi için her iki tarafın da kemmer döneminde olması dışında, birlikteliği istemesi de gerekiyor. Aksi takdirde eşlerin cinsiyet uzuvları gelişmiyor ve bu nedenle birliktelik gerçekleşmiyor. Birliktelik iki tarafın da isteğini gerektirdiğinden Gethen’de tecavüz yok. Le Guin bunun toplumsal cinsiyeti ortadan kaldırmanın bir sonucu olduğunu ileri sürüyor. Kemmer döneminden sonra, eğer gebelik oluşmamışsa kadın da erkek de yeniden androjen oluyorlar. Eğer gebelik oluşmuşsa, kadın doğum yapma ve 6 aylık emzirme süresi boyunca hayatına kadın olarak devam ediyor. Bu sürenin sonunda yeniden androjen oluyor. Karhide’de doğum gerçekleştikten sonra çocuğa anne bakıyor. Orgoreyn’de ise çocuklar devlet tarafından alınıp yurtlarda yetiştiriliyor. Bir kemmer döneminde kadın olan bir Gethenli, diğerinde erkek olabildiği için aynı anda bir çocuğun annesiyken başka bir çocuğun babası olabiliyor. Le Guin kitabında çocuğu doğuranı ve büyüteni kadın olarak tasarlamış. Bu tercih aslında toplumsal rolleri yeniden üretiyormuş hissi yaratıyorsa da aile içinde bir birey bir çocuk için anneyken diğeri için baba olduğundan Le Guin bu duruma da kendince bir alternatif üretmiş oluyor. Gethen’de kemmerevleri var. Kemmer döneminde eş bulmak isteyenler kemmerevlerine gidebiliyorlar. Ayrıca kemmer dönemlerinde farklı insanlarla birlikte olabiliyorlar. Bununla birlikte, sürekli olarak aynı insanla birlikte olmak isteniyorsa kemmersözü verilebiliyor; ama bir Gethenli ancak bir kere kemmersözü verebiliyor. Kemmersözü bir nevi evlilik, ama evlilikten farklı olarak sözlü gelenekle yürüyen bir yapı. Kemmersözü aşkın Gethen’de var olan bir şey olduğunu gösteriyor. Kardeşler de birbirlerine kemmersözü verebiliyorlar ancak ilk çocuk doğduktan sonra ayrılmaları gerekiyor. Ayrıca aynı aileden ama farklı kuşaklardan iki kişi birbirine kemmersözü veremiyor. Yani Ursula Le Guin burada da bir tercih yapıyor ve ensest ilişkiyi birtakım sınırlamalar koysa da meşru kılıyor. Bu tercihte iki tane etken olmalı: Birincisi makalesinde bahsettiği gibi Le Guin, ensestin yasaklanmasının genetik nedenlerden ziyade psikolojik nedenlerle açıklanabileceğini düşünüyor. İkincisi Gethen’de zaten zorunlu bir birliktelik olmadığı için eğer birlikte olmak isteyen iki kardeşse buna izin verilebileceğini düşünmüş olmalı Le Guin. Gethen’in en önemli özelliklerinden biri de Gethen’deki insanların savaşı bilmiyor olması. Burada yaşayan halklar savaşçı değiller. Bireysel anlamda cinayet işlense de kitlesel öldürmeler Kış tarihinde hiç görülmemiş. Öyle ki Gethen’de savaşın karşılığı olan bir kelime bile yok. Ursula’ya göre bu durum toplumsal cinsiyetin olmamasının doğrudan bir sonucu. Savaşlar ırzına geçilmiş kadınlıkla doğrudan ilişkili ve Gethen’de herkes birer kadınadam. Gethen’e gelen bir yabancı bu konuyu şöyle değerlendiriyor kitapta: “…Savaşın tamamen eril bir yer değiştirme, muazzam bir ırza geçme olduğunu düşünerek ırza geçilen kadınlığı mı yok etmeye çalıştılar? ….Kış’ta bir kış geçirip Buz’un yüzünü gördükten sonra bir insanın zafer ve fetihlere değer vereceğinden kuşkuluyum.” Karhide’nin ve Orgoreyn’in dini inanışları da birbirinden farklı. Karhide’de Handaratta adı verilen inanış varken, Orgoreyn’de Yomesh inancı var. Handaratta inancında öndeyiler var. Karşılığını ödeyip öndeyicilere cevabını bilmek istediğiniz bir soruyu sorabiliyorsunuz. Ancak bu sorulara verilen cevapları taşıyabilmek de her zaman kolay olmuyor. Yomesh inancı Handaratta inancından kopan bir inanç. Rivayete göre bir gün öndeyicilere hayatın anlamı sorulur ve Meshe adındaki öndeyici, öndeyi sırasında her şeyin bilgisine sahip olur. Ve Yomesh inancı doğar: “Bütün yıldızlar Meshe’nin gözündedir ve yıldızların arasındaki karanlıklar, Meshe’nin gözündedir. Ve hepsi ışıl ışıldır.” Burada Yomesh’in hem ışık hem karanlık olması Tao felsefesindeki Yin ve Yanga denk düşmektedir. Yani ışık ve karanlık aynen yin ve yang’da olduğu gibi birbirini tamamlamakta ve biri olmadan diğeri olmamaktadır. O yüzden her şey Meshe’nin gözündedir. Kitapta dikkati çeken diğer bir nokta ise, zamanın döngüselliği. Gethen’de hep birinci yüzyıldayız. Kitapta olayların akışından bağımsız gibi görünen küçük öyküler de bu teoriyi destekler nitelikte. Aslında zaman ne kadar değişirse değişsin, insanların, toplumların yaşadıkları sorunlar hep aynı. Kitabın başkahramanlarından biri olan Estraven’in öyküsünü ondan yüzyıllarca önce yaşamış olan Estraven’in efsanesinden ya da kralın öyküsünü ondan yüzyıllarca önce yaşamış kralın hikâyesinden okuyabiliyoruz. Kitapta doğrusal değil de döngüsel bir zamanın tercih edilmiş olması yine Le Guin’in Tao felsefesine olan yakınlığının bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Kitabın ana karakterleri Gethenli Estraven ve Cet’li Genri ya da nam-ı diğer Ai. Ai, Ekümen denen bir gezegenler birliğinden elçi olarak Gethen’e gelir. Elçi Ai, Ekümen’i şöyle tanımlar: “Ekümen bir krallık değil, koordinatördür.” Genri’nin görevi Gethen’i bir Ekümen üyesi yapmaktır. Kış’ı Ekümen’e üye yapabilmek gibi sabit bir amaçla gelmiş olan Ai için başlarda hayat çok gariptir. Ai için herkesin androjen olduğu bir dünyada bir erkek olmak zordur. Bu dünya için Ai “öteki”dir. Ai Gethen’deki androjenleri “kadınsı” ya da “erkeksi” olarak anlatır bize. Yani insanları kadın ya da erkek olarak kategorize etme ihtiyacı hisseder. Ancak kitaptaki karakterlerin çoğu okuyucunun zihninde bir kadınadam imgesinden çok bir adam imgesi oluşturuyor. Kuşkusuz bunda anlatıcının bir erkek olmasının da rolü var. Kitabın büyük bir bölümü Ekümenli erkek elçi Ai tarafından aktarılmış. Ai’nin kullandığı üsluptan ötürü okuyucu Gethenlilerin androjen olduğunu kafasında tam olarak kurgulayamıyor ya da bu durumu içselleştiremiyor. Bu durum okuyucunun da kahramanı bir erkek ya da bir kadın olarak hayal etmesine yol açıyor. Örneğin Estraven karakteri çoğu kez okuyucuda güçlü, iyi bir siyaset adamı izlenimi uyandırıyor. Ancak buradaki temel nokta Le Guin’in kullandığı dil. İnsanlardan bahsederken kadınadam değil de “adamlar” demesi imgelemimizi doğrudan yönlendiriyor. Karanlığın Sol Eli’nin dilindeki temel sorun İngilizcedeki kişi zamirlerinin eril ve dişi olarak ayrılmasından kaynaklanıyor. Kitap boyunca Le Guin’in Gethenlilerden “he” olarak bahsetmesi kuşkusuz Gethenlilerin kafamızda erkek olarak kurgulanmasına yol açıyor. Ayrıca kadın ya da erkek için kullanılan sıfatların (güzel, yakışıklı gibi) Gethenliler için de kullanılması yine okuyucunun zihninde kadın ya da erkek karakterler canlanmasına yol açıyor. Le Guin, kitabı yazarken kullandığı kadınlık ve erkeklik zamirlerinin önemini daha önce fark etmiş olsa daha zekice davranacağını söylüyor. Kitapta bu izlenimlerin kırıldığı en temel noktalardan birisi “Kral hamile” cümlesi. Yine de kitabın sonlarına doğru bu üslup Estraven ve Ai’nin arasında gelişen aşk ile bir hayli kırılıyor. Karanlığın Sol Eli gerek kurduğu dünya ile gerek siyasi ve toplumsal yapısı ile bir ütopya olmakla olmamak arasında bir yerlerde duruyor. Le Guin, birçok kitabında olduğu gibi var olan dünyadan beslenerek alternatif bir dünya yaratmış. Gerek eşcinselliği içermemesi, gerekse kullandığı dil bakımından eleştirilecek noktaları olsa da Karanlığın Sol Eli toplumsal cinsiyet rollerini ve bu rollerin neleri getirip neleri götürdüğünü görmek için iyi bir kaynak niteliğinde.
Karanlığın Sol Eli
Karanlığın Sol EliUrsula K. Le Guin · Ayrıntı Yayınları · 20213,030 okunma
·
145 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.