Bu kitabı okuduktan sonra Shakespeare'i uzun bir süre sayfamda misafir edeceğim galiba:)
Şiir düzyazı arası tuhaf bir uslubu olan Shakespeare'i ilk başta biraz yadırgasam da şuan bana çok harika geliyor. Tasvir ve betimlemeri o kadar farklı ve orjinal ki; galiba bu yüzeden, sözlerinin benzerini ne şiir de ne de düzyazıda konumlandırmamış. Sıradışı bir kişilik ve çok orjinal.
Gerçi asıl adının "Şeyh Pir" olduğunu söyleyen, Atatürk'e hakaretleriyle meşhur, kafasında fes olan, merdiven altı tarihçilik ve hamaset yapan düşük profilli ve etrafına güven vermeyen tuhaf biri vardı...
Komik olsun diye söylemiyorum bunu. Kitapta 500 sene önce yasaların herşeyin üstünde olduğunu,
adi bir Yahudi ile soylu bir insanın eşit olduğu bir mahkemeyi görüp Shakespeare İngiliz değildi demek çok tuhaf. Bizde hiç bir dönem yasalar herşeyin üstünde olmadı. Her zaman yasaların üstünde ikinci bir güç vardı. Çünkü hiç bir zaman öyle bir sistem kurmadık. Neyse...
Kitapta özellikle mahkeme bölümü beni çok etkiledi. Tüm gücü elinde bulunduran biri kaba kuvvete hiç tenezzül etmeyip şeytan zekasıyla davayı sonuçlandırması, bugün İngilizlerin dünya siyasetine nasıl yön verdiğinin güzel bir göstergesi bence.
Bunun yanında Shakespeare'in kendine has şu cümlelerini çok sevdim:)
"Evimin kulaklarını tıka"
"O bakir rengiyle gümüş ne diyor acaba"
"Kusurumun üstüne bir de yalan eklemeye gücüm olsaydı." Vb. vb.
Güzel bir kitaptı. Bir çırpıda bitti. Tavsiye ederim:)