Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

112 syf.
·
Puan vermedi
Öff yani öffff... Kendisi bir yana övgüleri bir yana hepsine kocaman bir öffff... Baştan sona duyar duyar duyar... Zaten övgülere bakın orada da bu duyara övgüler var, ben zor tahammül ettim bunca duyara. İlk kez Sema Kaygusuz okudum, bir tane daha mecbur okuyacağım bir okuma grubu sebebi ile ama bir daha okuyacağımı sanmıyorum. Böyle bir tayfa var; bir fikirleri var, orijinal de bir fikir bence, yazmayı zaten biliyorlar, fazlasıyla mürekkep yalamış insanlar, onu tartışmıyorum bile ama işte en azından benim nazarımda yetmiyor bu ikisi iyi bir kitabı ortaya çıkarmaya. Ergen gibi yazmış Sema Kaygusuz. Yani bakın, bu kitaptan hemen sonra aynı gün başka bir kitaba başladım, ilk 10 sayfa sonrasında o kitaba da bu kitaba az sonra aşağıda yapacağım eleştiriyi yaptım ama 20. sayfaya geldiğimde dedim ki yanılmışım, çok sağlam bir kitap bu. Şimdi 50. sayfadayım ve daha 200 sayfa olmasına rağmen tavsiye diyorum, okuyun Pulitzer ödüllü Hisham Matar'ın Dönüş kitabını. iyi kitabın ne olduğunu göreceksiniz. Dönelim bu kitaba. Ben aynı gün başka kitaba başladım diye iki kitabı kıyaslar gibi girdim ama bambaşka iki kitap tabii, kıyas yapıp da Karaduygun kötü demek çok saçma olur, ancak Karaduygun'u beğenmememe(sonran eklemeli dil problemi) neden olan durumu diğer kitaba başladığımda daha net gördüm. Benim Küçük İskender'den duyduğum bir metafor var. Sonrasında bir kitaptan ve yazardan ne beklediğimi açıklarken çok sık kullandım ben o metaforu. Küçük İskender ''Yazmak atmaktır;'' der, ''bir sperm gibi, tükürük gibi, ter gibi...'' İşte benim için iyi yazar bu atma eylemi sırasında ketum davranabilendir. Aklına gelen her şeyi atmayandır. Pek çok insanın çok sevdiği Murat Menteş'e mesela sırf bu nedenle acayip tahammülsüzümdür. Murat Menteş sürekli gösteriş yapar, bakın ben sanattan anlarım, müziği biliyorum, din hakkında bunları biliyorum bakın bakın vs vs. hani Şahan'ın bir Sunay Akın tiplemesi vardır ya, (''Bakın bakın ne anlatacam...'') aynı o sesi duyarım ben Murat Menteş'te. Bu bana çok ergence bir tavır gibi geliyor. İşte Karaduygun da böyle. Yazarın bir kavgası var; belki kendisi ile belki hayatla ve kitapta bu kavgayı veriyor, hayata dair söylemek isteyip de söyleyemediği pek çok şeyi hikayenin orasına burasına zorla sokmuş. Çünkü atma eylemi sırasında kontrollü davranamamış, ketum olamamış. Bugün çok sevdiğim bir arkadaşımla kahve içerken kitap hakkında konuşuyorduk, o da başka bir kitabını okuyor Sema Kaygusuz'un, şöyle bir şey dedi; ''Çok ham ya, zorla feminizme bağlayıp yarım sayfa feminizm manifestosu yazmış.'' dedi. Bire bir aynısı benim okuduğum kitapta vardı. Bir yerde bir karakter diğerine ''Sen Kürt müsün?'' diye soruyor, diğer karakter de başlıyor yardırmaya; yok manavdan aldığın üzüme bu nereden geldi diye soruyor musun vs. vs. Özetle kitapta karakter yok ki, hepsi Sema Kaygusuz o karakterlerin. Hiçbirinin bir ruhu yok, hepsini, Sema Kaygusuz bir şeyler söylemek için koymuş oraya işte. Yani bir makale ya da manifesto yazacakken gitmiş kurgu yazmış, haliyle de bana göre olmamış. Şimdi bu noktada bana bir yazar hayata ya da kendisine dair kavgasını eseri ile vermeyecekse, eserinde vermeyecekse nerede verecek denilebilir, hak veririm fazlasıyla. Ama benim derdim zaten bu kavgayı vermesiyle değil, nasıl verdiğiyle. Benim için iyi kitap bireysel bir meselenin evrensel bir sonuca ustaca bağlanabilmesi ya da evrensel bir meselenin bireysel yansımalarının ustaca sunulabilmesidir. Sema Kaygusuz bireysel bir meselede bireysel fikirlerini, duygularını sıralıyor ki bu nispeten kabul edilebilir, hatta iyi yapılırsa sevilir ama evrensel bir mesele karşısında bireysel fikirleri -ve hatta yer yer dayatma sayılabilecek kadar da ham üstelik- bir kurguda okumak, hiç tercih edeceğim, arayacağım bir şey değildir benim. Yazı girişinde yarım bıraktığım bir mevzu var; duyarlılık meselesi. Osuma Dazai'nin insanlığımı yitirirken isimli harika anlatısını okumuştum. Orada şöyle diyordu Osuma Dazai: ''Bu da çok mutsuz bir insan, çünkü başkalarının mutsuzluğu karşısında çok duyarlı.'' Bunu iyi bir şey olarak değil sitem amaçlı söylüyordu, onunla tamamen aynı fikirdeyim. Bir insanın hele hele bir yazarın duyarlı olması pekala çok güzel bir şeydir, ama duyarlılık gösterilen olayı, durumu özümsemesini, sonra da edebi bir haz yaratacak şekilde onu bana alttan alta işlemesini beklerim ben bir yazardan, o duyarlılığı olduğu gibi üzerime boca etmesini değil. Gerçekten çok büyük hayal kırıklığı oldu kitap. çok övülen çok tavsiye edilen biriydi Sema Kaygusuz. Elimdeki kitapları bitirip bana göre Türk edebiyatının en büyük potansiyellerinden olan Birgül Oğuz'un istasyon isimli kitabını okumak istiyorum bir an önce. Bu yazıyı Birgül Oğuz ile sonlandırma nedenim ise onun yeteri kadar bilinmediğine, değer görmediğine inanmam. Bence çok büyük bir potansiyel, yani çok abartı olacak ama sağlam bir iki kitap daha yazarsa Nobel için falan konuşuruz o kadını.
Karaduygun
KaraduygunSema Kaygusuz · Metis Yayıncılık · 2016292 okunma
·
1 artı 1'leme
·
134 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.