İlk evrensel düzen ekonomi
üzerinden yükseldi: parasal düzen. İkinci evrensel düzen siyasiydi: imparatorluklar düzeni. Üçüncü evrensel
düzense diniydi: Budizm, Hıristiyanlık ve İslam gibi
dinlerin evrensel düzeni.
Tüccarlar, fatihler ve peygamberler “biz ve onlar”
ikiliğinin ötesine geçebilen ve insanlığın potansiyel
olarak birleşebileceğini öngören ilk insanlardı.
--- 2013 itibariyle dünya hâlâ siyasi olarak parçalanmış
durumda ve devletler hızla bağımsızlıklarını kaybediyor.
Bu devletlerden hiçbiri bağımsız ekonomi politikaları
yürütebilecek, istediği zaman savaş ilan edebilecek,
hatta iç meselelerini kendi uygun gördüğü gibi
yönetebilecek durumda değil. Devletler giderek küresel
piyasa mekanizmalarına, küresel şirketlerin ve STK’ların
müdahalelerine ve küresel kamuoyunun ve uluslararası
yargı sisteminin gözetimine açık hâle geliyor; bugün
artık küresel finansal kararlara, çevre politikalarına ve
adalet standartlarına uymak zorundalar. Olağanüstü
denebilecek kadar güçlü bir sermaye, emek ve bilgi akış dünyayı şekillendirirken, bu süreçte devletlerin
sınırlarına ve fikirlerine de giderek daha az dikkat eder
hâle geliniyor.
Gözlerimizin önünde oluşturulan küresel
imparatorluk, herhangi bir devlet ya da etnik grup
tarafından yönetilmiyor. Genç Roma İmparatorluğu
döneminde olduğu gibi bu imparatorluk çok etnikli ve
ortak bir kültürle çıkarlar etrafında bir araya gelmiş
seçkinler tarafından yönetiliyor. Dünya çapında giderek
daha fazla sayıda girişimci, mühendis, uzman,
akademisyen, avukat ve yönetici bu imparatorluğa
katılmaya çağrılıyor; onlar da kendi ülkelerine ve
milletlerine sadık kalmakla bu imparatorluk çağrısına
katılmak arasında gidip geliyorlar. Ve giderek daha fazla
insan imparatorluğu tercih ediyor.