Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

480 syf.
8/10 puan verdi
Traktör İcat Oldu, Çiftlik Bozuldu...
Benim için uzun soluklu bir okuma deneyimi oldu. Sayfa sayısı fazla kitapları epub formatında okumanın getirdiği ufak çaplı zorluklar diyebiliriz pekala ama bu durum, kitabın güzelliğine gölge düşürmedi bence. Fareler ve İnsanlar ile tanışıklığımız bulunan Steinbeck, Gazap Üzümleri ile kallavi bir ana yemeği önüme koyuverdi ve ben de yer yer tadına vararak, yer yer mideme oturduğunu hissederek bitirdim. Rızkını topraktan kazanmak zor iş. Yapmayan bilemez elbet, anca empati kurabilmekle yetinir. Mevsim şartları zorlu gider, yeterli ürün alınamaz, masrafları çıkaramayınca borca girilir, sonrası zaten bankaların malı oldun gibi bir şey... Amortiden düştükten sonra artık ne fayda, ürün olsa da borca çalışırsın, olmazsa zaten yandın demektir. Arazin bile elinden gider, önce kendi topraklarında ortakçılık yaparsın, sonra eski malının yeni sahibi, seni fazlasıyla masraflı ve de verimsiz bir işçi olarak görür ve teknolojinin nimetleri de devreye girdiğinde, seni elindeki nimetten ediverir. Sonuçta bir traktör, kaç kişinin işini görüyor hem de daha kısa sürede! Ayrıca da artık tarımda daha medeni yöntemlere meyletmek gerek, değil mi ama? Geriye başka çıkış yolu kalmadığında da artık, ata toprağından vazgeçip, bilmediğin diyarlara doğru yola koyulursun içi boş umutlarla... İstanbul'un taşı toprağı altın derler ya, zaten kıç kadar memleket bu yüzden 15 milyondan fazla nüfusa sahip, o da resmi rakamlara göre. İşte kahramanlarımız da böylesi hayallerle tası tarağı yok paraya satıp, kör topal bir kamyonla yola düşüyorlar. Hoş, düşmeseler ne olacak ki? Kaç kuşaktır onları doyuran, büyüten, aile sahibi yapan, öldüklerinde ebedi istirahatgah haline gelen, kısacası doğumdan ölüme onları sarıp sarmalayan topraklarında artık işleri yok. Bir hırsız gibi, bekçilere yakalanmadan yanından dahi geçemiyorlar... Yol gözükmüştür artık... Ve yolcunun işini Allah bilir (yeri gelmişken söylemek gerek, burada da çeviri bolca "Allah" kelamı içermekteydi. Yahu adamlar Yaratıcı'ya Allah demiyorlar işte, "Tanrı" diye çevirseniz ne var?). Bu yolculuk da bolca çile, bolca yitip gidiş, kayıplar, kaçışlar, sıçışlara gebe. Her şey, köpeğin ölümüyle başladı ve gazap korukları, üzüme doğru olgunlaşmaya gidiverdi... Karakterlere şöyle bir bakacak olursak, Ana, evin direği gerçekten de ve yazar, gayet güçlü bir kadın imajı çizmiş. Aileyi derleyen, toplayan, yeri geldiğinde sorumluluk alıp zor kararlar veren, düşenleri ayağa kaldırmak için çırpınan, ortada ev kalmasa da, ev kabul edebilecekleri her yerde, orayı güzelleştiren... Ben hayran kaldım Ana'ya. Diğer karakterler onun yanında, hakkında sadece birkaç kelam edilesi kaldı doğrusu. Baba Tom pasif, oğul Tom, Ana'nın belki de en büyük kuvvet kaynağı, çocuklar her zamanki çocukluklarında, Al, delişmenliğin doruklarında, aklı karıda kızda, John Amca, bir zamanlar yaptığı hatayı sırtında, gittiği her yere gezdiren bir berduş, Papaz Casy, inandığı değerleri yitirmiş, yaşamak için başkaca sebepler arayan bir avare, Rose of Sharon ise hamileliğin hezeyanları içinde bir genç kızcağız... Dahası da var da, çok dallayıp budaklamaya lüzum yok. Zaten, yazarımız da yol boyunca yitip gidenlere pek acımamış. Hikaye, onların akıbetinden bihaber bir şekilde sonlanıyor. Gerçi haberdar olsak, onların akıbetine de şöyle bir dönüp baksak, kitap gereksiz yere uzayabilirdi. Bu yönden doğru bir hamle olmuş. Hikaye boyunca odağımızı Joad ailesinden başka yere kaybetmiyoruz. Mesela, Netfiliş, kitabın yayın haklarını satın alsa, önce ana hikayeyi dizileştirse, ondan sonra da yitip giden o karakterlerin spin-off'unu çekse, epey malzeme çıkarırdı sanırım :) Anlatım olarak kitap gayet akıcı, dediğim gibi, okuma süreme takılmanıza gerek yok. Yazar, sizi o atmosferde gezintiye çıkarmakta mahir. Bu arada, söylemeden geçmemek gerek, kitap boyunca aklıma hep Orhan Kemal'in "Bereketli Topraklar Üzerinde" kitabı gelip durdu. Birçok yerde bu kitabı ona benzettim. Sonrasında ilk yayınlanma tarihlerine de baktım da, bu kitap daha eski tarihliymiş. Bunu da not olarak düşelim. Ayrıca, kitap boyunca bozulup duran arabalar yüzünden bol bol mekanik detaya takılacaksınız, bilginiz olsun. Öyle ki okurken, arabaların sukoyverecek gibi olduğu sahnelerde, "fren balatalarını kontrol et koçum, karbüratöre bi bakıver aslanım, şanzıman ne alemde, şaft kaymış mı bla bla bla..." diyecek oldum (arabadan anlamam, yanlışımız varsa kusura bakılmasın). Bazı bölümlerde, kurguya biraz ara verip dönemin şartlarından, mekanların etkileyici tasvirlerinden oluşan, tiyatrodaki "Antrakt" tanımına yakın bulduğum kısa anlatımlar, kitaba ayrı bir hava katmış (Antrakt: Tiyatro oyunlarında sahnenin düzenlenmesi, oyuncunun diğer perde için hazırlanması ve seyircinin dinlenebilmesi amacıyla verilen kısa ara). Finaliyle de bir o kadar çarpıcı olan bu kitabı tavsiye ettiğimi söylememe gerek var mı? Bence gerek kalmamış olsa gerek ;)
Gazap Üzümleri
Gazap ÜzümleriJohn Steinbeck · Remzi Kitabevi · 201435,2bin okunma
··
547 görüntüleme
Dağlar okurunun profil resmi
Tekrar anımsattığın için teşekkürler 🙏🏻 emeğine sağlık 🌺😇📚
☞ Melike okurunun profil resmi
bizlere de emeğine sağlık demek düşüyor:)
Post Mortem okurunun profil resmi
Teşekkürler 😊
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.