Anne babasını trajik bir kazada kaybedince yedi yaşında yetimhaneye gitmek durumunda kalan Marina’nın yabancı kalma öyküsü, Barba’nın kaleminde sarsıcı cümlelerle hayat bulmuş.
Küçük Eller” üçüncü tekil ve birinci çoğul şahıs anlatıcı arasındaki geçişler ile üç bölüm olarak tasarlanmış. Daha ilk satırlarından itibaren okuru çarpan, rüya ile kabusun birbirine kısa süre sonra karıştığı bir novella. Masumiyetin kırılganlığıyla örülü metin, kimi zaman hipnotik bir dilin hâkimiyetinde karmaşık duyguları sahneleyen, zamanla şiddetin soğuk nefesini okura hissettiren sembollerle dolu.
“Arzu nasıl harekete geçti? Bilmiyoruz. Arzu her şeyi sessizleştiriyordu, tıpkı akrobatların, ip cambazlarının hareketleri gibi. Arzu büyük bir bıçak, biz de sapıydık. Aslında hiçbir şey, hiçbir şey olmadı.”