Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

BEN-SEN temel kelimesindeki BEN, BEN-O temel kelimesindeki BEN’den farklıdır. BEN-O temel kelimesindeki BEN, bir ego (benlik) olarak görünür ve kendi kendisinin, bir özne (tecrübe ve kullanmanın öznesi) olarak bilincine varır. Temel kelime BEN-SEN’deki BEN, bir şahıs olarak görünür ve kendisinin, bir öznellik olarak (bağımlı genitif olmaksızın) bilincine varır. Egolar, kendilerini diğer egolardan ayırarak meydana çıkarlar. Kişiler, başka insanlarla ilişki kurarak meydana çıkarlar. Biri doğal farklılığın, diğeri, doğal birlikteliğin tinsel formlarıdır. Bir kimsenin kendisini ayrı bir yere koymasının maksadı, tecrübe etmek ve kullanmaktır; bundan maksat, ‘yaşama’dır -ki bu, insanın hayatı boyunca ölmesi demektir. İlişkinin maksadı, bizatihi ilişkinin kendisidir –SEN’i etkileme. Bir SEN’e yaklaştığımız, onu etkilediğimiz zaman, biz de ezeli- ebedi hayatın bir soluğuyla etkileniriz. İlişkide bulunan kimse, bir gerçekliğe iştirak eder. Gerçeklik, bütünüyle BEN’in kendine maledemeden katıldığı bir faaliyettir. Katılımın olmadığı yerde gerçeklik yoktur. Kendine-mal etmenin olduğu yerde gerçeklik yoktur. SEN ne kadar doğrudan etkilenirse, katılım da o kadar mükemmeldir. BEN, gerçekliğe iştirakinden dolayı gerçektir. İştirak ne kadar mükemmelse BEN de o kadar fazla gerçek hale gelir. Fakat BEN, ilişki olayının dışına çıkıp ayrılığa (farklılığa) adım attığı ve kendini-bilme bilinçliliği buna eşlik ettiği takdirde gerçekliğini kaybetmez. İştirak kuvveti onun içinde canlı bir ihtimal olarak durur. En yüksek ilişkiye işaret eden ilk ve özgün kelimeler, diğer bütün ilişkilere de uygulanabilir: Tohum onun içinde durmaktadır. Bu, BEN’in birlikteliğini ve ayrılığını eş zamanlı olarak bir arada kavradığı öznellik âlemidir. Tıpkı BEN’in kendi yalnızlık hakikati içindeki tereddüdü gibi gerçek öznellik, ancak değişme ve hareket halinde (dinamik olarak) anlaşılabilir. Bu, aynı zamanda daima daha yüksek ve daha bağımsız ilişki arzusunun ve varlıktaki mükemmel iştirakin doğduğu ve sürekli yükseldiği yerdir. Öznellikte kişinin ruhi özü olgunlaşır. … Kişi “BEN”im (I am) ; ego, “İşte BEN böyleyim” (That is how I am) der. Kişiye göre “Kendini bil, kendini tanı” demek; kendini varlık olarak bil, tanı demektir. Egoya göre ise; başka-bir-yolla bil demektir. Kendisini diğerlerinden ayrı tutarak ego, varlığı terk eder. … Kişi kendisini müşahede eder; ego, BENİM ile kendisini meşgul eder: BENİM tarzım, BENİM ırkım, BENİM eserlerim, BENİM üstün yeteneğim. Ego, hiçbir gerçekliğe iştirak etmez, herhangi bir gerçeklik de kazanmaz. Kendisini başka her şeyden ayrı tutar; tecrübe ve kullanım araçları ile mümkün olduğu kadar sahip olmaya çabalar. Yani onun dinamikleri; kendisini ayrı tutma ve sahip olmadır –ve objenin daima O olması durumu gerçek değildir. Kendisini bir özne olarak tanır, fakat bu özne, istediği kadarını kendine mal edebilir, asla hiçbir cevher kazanmayacaktır: Bir nokta gibi kalır, sadece tecrübe eden, kullanan, görevsel bir nokta, fazlası değil. Bütün yoğun ve çeşitli başka-bir-yolla-varlık olma ’bireycilik’ ihtirası, bir cevher kazanmasına yardımcı olamaz. İki çeşit insanoğlu yoktur, fakat iki insanlık kutbu vardır. Hiçbir insanoğlu, ne salt kişi ne de salt egodur; hiçbiri, ne bütünüyle gerçek ne de bütünüyle gerçeklikten mahrumdur. Her biri, iki boyutlu bir BEN içinde yaşar. Fakat bazı insanlar, o kadar kişi-merkezlidir ki bunlar, kişi olarak, beri taraftan diğerleri de o kadar ego-merkezlidir ki, onlar da, ego olarak adlandırılabilir. Bunlar ve şunlar arasında, doğru tarih bilgisi yer alır. Bir insanoğlu, insaniyet, ne kadar egonun tahakkümü altına alınırsa BEN, o kadar fazla gerçek olmayışa yakalanmış olur. Böyle dönemlerde, insanoğlunun ve insanlığın içindeki kişinin, varoluşu geçersiz sayıldığına göre –çağrılıncaya kadar- yer altına iner, gizlenir.
Sayfa 128 - ÇEVİRİ: İNCİ PALSAY, KOPERNİK YAYINEVİ, 2. BASKI,2020
·
27 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.