Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ben bazen, bir ev kedisinin gözlerinin içine bakarım. Bu evcil hayvan, Tanrı vergisi, gerçek “etkili” bakışını hiçbir suretle bizden almamıştır, bazen bir insan gibi kendini beğenme, hali sergiler; bizden aldığı tek şey, -ilk tabiiliğinin kaybolması pahasına sahip olduğu – bu bakışı bize canavarca çevirme yeteneğidir. Bu süreçte bir çeşit şaşkınlık ve sual karışımı, doğuşu ve hattâ yükselişi işin içine girer -şüphesiz ki bu, onun kaygılı olan ilk bakışında yoktu. İnkâr olunamaz ki bu kedi, benim bakışımın havasıyla etkilenmiş bir bakışla bana sorarak başladı: “Bana demek istediğin bu olabilir mi? Gerçekten sana oyunlar yapmamamı mı istiyorsun? Ben seni ilgilendiriyor muyum? Ben senin için mi buradayım? Senden gelen şey nedir? Etrafımdakiler nedir? (What is that around me) Bu nedir?! (What is that?)” (Burada, “Ben’siz kendine-atıf kelimesi bulunmadığından, ‘Ben’ kelimesiyle anlatımdır. That’er, gücünü aktarmasının bütün gerçekliği içinde insanın bakış coşkunluğunu temsil eder.) Hayvanın bakışı, kaygı dili, çok kocaman doğmuş ve neredeyse hemen batmıştı. Benim bakışım, elbette daha uzun sürdü; fakat o, ‘insan’ın bakışındaki coşkunluğu daha uzun süre saklamadı. İlişki sürecini başlatan dünyanın bu dönüşü, onu sonlandıran hemen bir sonraki tarafından takip edilmişti. Tam o sırada O- dünyası, hayvanın ve benim etrafımızı kuşatmıştı, o zaman SEN- dünyası, bir bakış süresince, bu zeminden ışık saçmış ve ışığı tekrar O-dünyası içinde kaybolmuştur. Benim bir defadan fazla başımdan geçmiş olan bu anlık olayı anlatışım, ruh güneşinin bu belli belirsiz doğuş ve batış dili sebebiyledir. Diğer varlıklarla olan bütün ilişkilerdeki kayboluveren gerçekliği, talihimizin yüksek melankolisini, her bir SEN’in O’suna kaçınılmaz düşüşünü, başka hiçbir olay bana bu kadar derinden fark ettirmemiştir. Bir ‘gün’ ne kadar kısa da olsa ekseriya olayın sabah ve akşamı diye ayrılır; fakat burada sabah ve akşam insafsızca birbirine karıştı, SEN berrak olarak göründü ve yok oldu: O-dünyasının yükü, bir bakış süresinde, hayvandan ve benden gerçekten alınmış mıydı? Hayvan, kekeleyen bakışından hemen hemen hatırlamaktan mahrum hâlde sözsüz kaygısına gömülmüşken ben, hiç değilse onu hâlâ hatırlayabiliyordum. O-dünyasının değişmez ve kesintisiz bütünlüğü ne kadar güçlü ve SEN’in tezâhürleri ne kadar hassas ve nahif! Şeyliğin (eşyanın) kalın kabuğunu, hiçbir zaman yarıp çıkamayan çok şey vardır! Ooo mika parçası, seni seyrederken ilk defa anladım ki BEN, ‘içimde’ bir şey değil -lâkin ben, sen ile sâdece kendi içimde birlikte oldum; o zaman olan şey, sen ve ben arasında değil, sâdece benim içimdeydi. Şeyler arasından bir şey, yaşayan bir şey ortaya çıktığı ve benim için bir varlık olduğu, bana yakın ve etkili ifâdeyle göründüğünde benim için maalesef ne kadar kısa süreli, SEN’den başka hiçbir şey değildir! Zorunlu olarak zevâl bulan şey, ilişki değil, onun doğrudan oluşunun gerçekliğidir. Sevgi, kendisi, doğrudan bir ilişkide sâbit kalamaz sürer fakat gerçeklik ve bilkuvve varolma ile birbirini takip ederek.
Sayfa 160 - ÇEVİRİ: İNCİ PALSAY, KOPERNİK YAYINEVİ, 2. BASKI,2020
28 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.