Bir ömre yetecek kadar borçlanmışlardı ve evlerinin dört duvarı dışında kıpırdayacak yerleri kalmamıştı. Bu küçük apartman dairesini mülk edinmek için doğmuşlardı, ömürleri artık ona adanmıştı. Boşanamazlar, işten ayrılamazlar içlerine düşen herhangi bir arzunun peşine düşemezlerdi. Üç oda bir salonun tapusu, yaşamanın yerini almıştı.”