Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

80 syf.
·
Puan vermedi
Ön yargılara ve ego engeline takılmayacaksanız, okunmalı
Arthur Schopenhauer, tarzını çok sevdiğim bir Alman filozof, yazar. Çünkü çok keskin ve çarpıcı bir üslubu var. Bu da demek oluyor ki grilere yer yok. Ya doğrudur ya yanlıştır. Ortada bırakmıyor. Bu açıdan cesaretli oluşu ve farklı bakış açıları ile beğenerek okuyorum. Bu kitabı ikinci okuyuşum, ilk okuduğumda da sevmiştim ve tesadüfen rafımda rastlaştığım ve kısa olduğu için tekrar içerisine daldım. Kitap, kadın-erkek ilişkileri, kadın ve erkek doğası ve cinselliği üzerine yazılmış, hacimli olmayan bir çırpıda bitirilebilir. Başlıkta belirttiğim gibi ön yargılardan ve egolardan sıyrılmadan sırf tanınmış bir filozofun düşünceleri neymiş diyerekten okumazsanız tepki göstermekten devam edemezsiniz. Çünkü kadınları keskin bir dille ele alıyor. Dediğim gibi grilere yer yok, ya çok olumlu yaklaşıyor ya çok olumsuz. Ama yazarın bir kuyruk acısı, kadın düşmanlığı v.s gibi temellere dayandığını hiç sanmıyorum. Erkek düşmanlığı, kadın düşmanlığı güden bir üslubu hissettiğimde tercih etmiyorum ama burada her açıdan ele alıyor. Cinsiyetlerin doğası, bilinçaltlarından gelen dürtüler, kafa yapıları, noksanlıkları, kurnazlıkları, karşı cinse karşı oluşan tutkuların sebepleri gibi konular. Schopenhauer'ın zaten yaşamın acı dolu doğasını vurgular eserlerinde. Derinlemesine düşünce ve yargılar içeren bir tarzı vardır. Ayrıca, sık sık metaforlar ve benzetmeler kullanarak okuyucuyu kitaba bağlar ve sıkılma oranınız diğer felsefik eserlere nazaran daha azdır. Kitapta, aşkın doğasının insanların kendilerine yalan söylemelerine neden olduğunu ve sonunda hayal kırıklığına uğradıklarını belirtiyor. Ayrıca, Schopenhauer, kadınların erkeklere göre daha az zeki ve mantıklı olduklarını iddia ediyor. Schopenhauer'ın aşka ve kadınlara dair düşünceleri oldukça tartışmalı ve araştırdığımda birçok eleştiriye maruz kalmış durumda. Çünkü bu düşünceler kadınların ve ilişkilerin cinsiyetçi bir şekilde ele alındığına dair eleştirileri içeriyor. Genel olarak, Schopenhauer'ın tarzı oldukça yoğun ve zorlu olabilir, ancak onun düşüncelerinin felsefe dünyasındaki etkileri yadsınamaz. Aşk ve kadınlara dair kitabının, okuyuculara farklı bir bakış açısı sunacağına emin olabilirsiniz ve bu konuda olan düşünceleri tartışmalara açıktır. Ekseriyetle, kitapta yer alan bazı düşünceler cinsiyetçi bulunabilir ve okuyacak olanların bunu göz önünde bulundurması gerekiyor. Ekstra Düşünceler: İkinci okuyuşumda kitabı daha fazla dikkat etme fırsatı yakaladım. İlkinde tamamen kadınlara yönelik keskinliği hissederken, bu sefer ki okumamda erkeklerin de bir çok noktada zayıflıklıklarını, hatalarını, saçmalıklarını göz önüne serdiğini gördüm. Cinsiyetlerin içerisinde kadınlara dair muhalif düşüncelerde öfkeyle karşı çıkılmasını anlayamıyorum. Pozitif ayrımcılık günümüzde dozajı aşmış durumda sanki. Bugün, erkekler sapıktır! erkekler aldatır! erkek duygusuzdur! erkek eve ekmek getirmek zorundadır yoksa eksiktir, erkeğin gücü kuvveti yerinde olmalıdır, bu erkek şöyledir böyledir öyledir ifadeleri legal iken ve bunları dile getiren kadınlar için linçlenme sebebi olmuyorken, kadınlar üzerine toz kondurmuyor. Kusursuz canlılar olsaydık hepimiz birer tanrı olurduk. İrade, nefis, ego, psikoloji, beyin ve düşünce kavramlarına sahip canlılar olduğumuz için biyolojilerimizin vermiş olduğu hem erkek hem de kadın için negatif durumlar var. Kadınlar farklı kültür ve tarihlerde her daim hakkı yenilmiş olarak düşünüyorum. Hak ettikleri değer verilmediği kanaatindeyim. Fakat şu konuda müthiş bir yanılgı var, kadının toplum ve dünya ekseninde değerini düşürücü düşünceler, hareketler sonucu uğradığı haksızlıklar, şiddetler var o halde bunun tam tersi uygulanmalı ve hak edilen değere sahip olunmalı diye düşünülüyor ama bu konuda uygulanan şu yöntem çok yanlış. Bu değer eldesi, kadını abartılı yüceltme, erkeği de yerme, aşağılama şeklinde olduğu zaman hedeflenen değer ve saygıya ulaşılmış olunmuyor. Aksine kadını aşırı yüceltme ve erkeği aşağılama bakış açıları ilişkileri bozuyor. Toplumun yapıtaşı ailedir. Sağlıklı gelişmiş bir toplum için nasıl ki beden için hücre ne ise aile de o dur. İlişkilerin bozulması ile yayılan dalga, aile kavramlarını da bozuyor. Ondan sonra dünya şartlarının mutsuzluk duvarına bir de ilişkiler bazından bir tuğla ekliyoruz. Zaten yoğun bir tempo olan yaşama sanatı içerisindeki en güzel hazlar ve mutluluklara sahip karşı cins ile paylaşımlar bozuluyor, eksik kalıyor. Son olarak, adalet çok önemli bir kavramdır. Şirket, ülke yönetiminden tutun da insan ilişkileri için de son derece önemlidir. Şiddete, adaletsizliğe karşıyım ama biyolojilerimiz ile barışık olmayı da savunuyorum. Bugün erkeklerin cinsellik zaafı olması biyolojik bir yaratılış. Bu zaaf ile mücadele edip yenebilen de var yenemeyip cebelleşen de var ama her halukarda erkeklerin açık kapısı da bu işte. Bu da kadınlarda yoktur mesela onlar bu konuda çok daha dirençli ve güçlü. İşte vermiş olduğum bu örnek ile ne yapıyoruz, biyolojilerimizin ruhlarımıza, düşünce ufkumuza vermiş olduğu dezavantajları mümkün olduğu kadar sağlıklı yönetmeye çabalamalıyız, düzeltebileceğimiz kusurlara odaklanmalıyız.
Aşka ve Kadınlara Dair (Aşkın Metafiziği)
Aşka ve Kadınlara Dair (Aşkın Metafiziği)Arthur Schopenhauer · Say Yayınları · 202013,3bin okunma
·
72 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.