Büyük olmak için kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, ülke için gerçek amaç ne ise onu görecek ve o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır, herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. Fakat sen buna karşı direneceksin, önüne sonsuz engeller de yığacaklardır; kendini büyük değil küçük, zayıf, araçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacaksın. Bundan sonra da sana büyük derlerse bunu söyleyenlere güleceksin.
Temel dinamiklerin hep ilk öğrendiklerindir. Yani çocukluk. Aslında bütün hayatını bunun etrafında döndürür durursun. Psikologlar sadece çukurun içinden çıkarır seni. Ama o çukur her daim gözünün önünde kalır. Karamsar bir tablo değil bu. Hayat başka türlü tasarlanamazdı. Sonradan öğrendiklerin ilkleri kadar etkili değildir. Bu beynin gelişimi ile ilgili bir şey. Olayın içinde biyolojik beyin yapısı faktörleri var. Bu yüzden bu insanın elinde değil. Hiç ummadığın bir bilgiyi, en gereksiz şeyleri hatırlar durursun. Ama çoğu şey aklına bile gelmez. Bunda olduğu gibi. Kendi beynini manipüle etmeyi öğrenen insan hayatın sırrını çözer. Çünkü her insan aslında dünyaya eşittir gücün farkına varamaz.
Sayeni
Beyazın yanına siyah yakışır. Siyah beyaz ile uyumludur. Neşeli iken acıyı istemeyiz. Keder geldiğinde neşeyi gözleriz. Zıtlıkların ahengine tek uymayan domino taşı isen, hayat bir mizahtan başka nedir ki?
Sayeni
Beklemek değildir sabır, sabretmek değildir azim, neşe değildir gülmek, susmak değildir vakariyet. Elem her zaman bir acı değildir. Güneş baktığın yerden doğar. Her haykırış öfkeden değildir. Her ayakta kalanın güçlü olmadığı gibi. Bazen yerdeyken bulursun ışığı. Bazen yürüyen merdivenlerin tersindesindir. İneceğin yerde gökkuşağı bitimi. Dedim ya her hazine altın değildir. Her melek yüzün aydınlık olmadığı gibi. Peki çark-ı devrana nasıl ola ki çomak sokacağız? Biz bir şey yapmayacağız. Olanlar zaten olacak. Bizde yapılanları zaten yapacağız. Doğrusuna ya da yanlışına hayat karar verecek. Doğru sanarken yanlış olan, yanlışa vah edip parıltıya kavuşan sen değil.
Sayeni
Gücünü alıp alıp tekrar ölmek tekrar dirilmek nedir bu gaflet?
Düştüğün yer mezarın değil artık farket
Zaten iş toprakta değil farkı kalmamış ruhunda
Artık güneşler aydınlatamaz yakmazsan içindeki kandili
Pek gülümsemez o dudaklar gülerken insanlara âmâ göğsünde
Kes at tüm kangren olmuş duyguları
Sil at sana dair ne varsa karanlığın izini taşıyan sayfaları
Sayeni
Korku, sinsi bir şeytan gibi odanda dolaşan hayalet
Farzet kaç zombi esiri olmuş dişsiz hislerin
Yık geç seni yere seren tüm duvarları
Yürümek hicab taşar koş ki
Kaçacak delik arasın o hayaletler...
Sayeni
Öfke, her seyi en iyi ve en adil durumundan tam tersine
dönüştürür. Kim ki öfkenin eline düşer, tüm sorumluluklarını
unutur. Babayı düşmana, oğlu baba katiline, anneyi ũvey an-
neye, yurtaşı düşmana, kralı zorbaya dönüştürür.
Kendini önemsemeden kılıcın önüne atar ve intikam
hırsıyla yanan kişiyi de beraberinde felakete sürükler.
Bundan sebeple bazi bilgeler öfkeyi kısa delilik olarak tanımlamışlardır.