Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

160 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Kitap çocuk istismarının henüz Avrupa'da bile tabu olduğu bir dönemde yayımlanmış. Çok uzak bir zaman değil, 80'li yılların sonunda kadar Almanya'da bile çocuğa şiddete karşı bir yasa yok, hatta şiddetin çocuk yetiştirmede gerekli gerekli olduğunu savunanlar hiç de az değilmiş. Alice Miller, istismarı ele almaya başladığında medya, kilise ve devlet kurumlarının kapıları yüzüne kapanmış, bunun üzerine kaleme sarılıp bu tür kitaplar yazmaya başlamış. Kitapta çocukların yaşadığı istismarın etkileri ile ilgili farkındalık yaratacak bilgiler yer alıyor, aynı zamanda çocukluğunda istismara uğramış yetişkinlerine de yaşadıklarıyla yüzleşebilme cesareti göstermeleri yönünde telkinler var. Alice Miller affetmek kelimesinden hiç haz etmiyor; kurbanın yaşadıklarıyla olabildiğince tarafsız bir yüzleşme deneyimi olmadan kendisine yapılanları affetmesinin uzun vadede iyileşmek adına bir etkisi olmadığını savunuyor. Yazar çocuk istismarı konusunda psikanalizin daha çok çocuğu suçlu bulduğu yönünde değerlendirmelerinde bulunup psikanaliz derneğinden de ayrılmış. Tek tek bireylerin psikolojik sağlığı hiçbirimizin inkar edemeyeceği şekilde tüm toplumun yararına. Sorunlu bir çocukluk geçirip, bununla sağlıklı bir şekilde yüzleşmeden toplumu yönetme işine girişenler hepimiz için tehlikeli olabiliyor. Kitapta bu kişilere örnek olarak Hitler, Stalin ve Çavuşesku verilmiş. Bu, gerçeğin bir yüzü olsa da yazarın bu kadar ileriye gitmeden danışanlarından vaka örnekleriyle ilerlemesi daha iyi olurdu diye düşünüyorum. Dünyayı etkileyen, ideolojilerin çarpıştığı, paylaşım savaşlarının verildiği bir tarihte bu tür tarihi olayları sadece yöneticilerin psikolojileri açısından çözümlemek bence biraz güdük kalmış. İzlemeyenler için konuyla alakalı olarak Michael Haneke'nin, faşist yönetim öncesi Alman toplumuna hakim olan değerlerin ele alındığı "Beyaz bant" filmini önerebilirim. Dil biraz öfkeli geldi, bu da döneme hakim anlayışla mücadele ederken karşılaşılan engeller yüzünden olsa gerek. Karşıt fikirler karşısında savunmaya geçilen kısımlar o zamana ait görüş ayrılıklarını görmek açısından yararlı olsa da finalde bence gereksiz olmuş, Çeviri ve redaksiyon oldukça kötü.
Suskunluk Duvarını Yıkın
Suskunluk Duvarını YıkınAlice Miller · Salon Yayınları · 2020143 okunma
·
83 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.