Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

1062 syf.
8/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Herkese Merhaba, Dikkat, her an bir aşk yaşanabilir. Genelde böyle girişler yapmayı tercih etmem ancak kitap boyunca içimde yankılanan en güçlü ses bu olsa gerek. ''Time'' dergisi tarafından 2007 Yılında tüm zamanların en iyi kitabı olarak seçilen Anna Karenina, Lev Tolstoy'un 1874 Yılında dönemin kültürel yansımalarını, aşkı kurgunun merkezine koyarak yansıtmakta gayet başarılı olduğu eseri. Ben Time dergisiyle aynı fikirde olduğumu tam olarak söyleyemesem de eseri oldukça başarılı buldum. Bundan sonra yazacağım satırlar kitabın içeriğiyle ilgili kesitler verebileceğinden, kitabı okuduktan sonra incelemeyi okumanız daha sağlıklı olacaktır. İlk olarak bir eleştiriyle başlamak istiyorum. Kitapta tutku ve bunun getirdiği aşk çok güçlü bir şekilde biz okurlara aktarılsa da, kitapta birçok karakterin birbirlerine hoşlantı ve aşk duymalarını belirli bir süreden sonra bayağı buldum. Nedenine gelecek olursak, Rus toplumunda evlilik çok önemli bir kurum ve boşanma olmadan başka erkeklerle görüşmeniz çok abes karşılandığı gibi, boşanma süreci de bir hayli problemli. Bu durumdan yola çıkarak evli erkek ya da kadınların eşlerinin dışında birkaç defa başka insanlardan hoşlanması ve bunun aşağı yukarı her toplantıda, müzikalde, tiyatroda öyle ya da böyle kahramanlarımızın başlarına gelmesi insanın aşka olan inancını yitirmesine sebep olabilir. Ha aşka inanmayan insanlar içinse buna sadakat de diyebiliriz. Gel gelelim sana Anna Karenina... İnsan seveceği kişiyi seçemeyebilir, aşk ansızın da gelebilir ama bu sizin nasıl seveceğiniz konusunda herhangi bir engel değildir. Kimisi tutkulu sever, kimisi kontrollü, kimisi hastalıklı... Anna Karenina'yı kitap boyunca çoğu zaman sevememe sebebim de bu olsa gerek. Kont Vronskiy'i tanımadan önce çocuğundan birkaç gün ayrı kalacak olmasına bile çok üzülen Anna Karenina, aşkı ve tutkuları için çok sevdiği Serjoya'yı bile feda edebiliyor. Size soruyorum bu tutku mu hastalık mı? Bir sevgi başka bir sevgiyi görmezden gelmenize ya da onu yok saymanıza sebep olabilir mi? Rus Edebiyatının güçlü bir anlatısı ve kurgusu var. Hikayeler ince ayrıntısına kadar düşünülerek yazılıyor. Bunu bazı okurlar sevse de bazıları gereksiz detaylar olarak görebiliyor. Bu kitapta da birçok farklı karakter birçok ayrıntılarla donatılmış. Okunuş olarak kitap akıcı da olsa 1062 sayfayı okumak zaman alabiliyor. Kitabı okurken hissettiğim bu kitaptan 3 tane daha farklı kitap çıkarılabilirmiş. Hikayedeki karakterlerin hepsinin birbiriyle bağlantısı olsa da zaman zaman bambaşka şekillerde ve olaylarda bulabiliyorsunuz kendinizi. Örnek vermek gerekirse Levin'in yaşantısı ve fikirleri başlı başına bir kitap olabilirdi ya da Rus büroksasi ve sosyete hayatı. Bunların hepsini tek bir kurguda birleştirmek ciddi bir yazınsal iş gerektirir. Şunu da eklemeyi unutmayayım eğer Anna Karenina tavsiye edecek olursanız yayınevi çok önemli. Çünkü eserin çevirisi ve dipnotlar kitaba bambaşka bir karakter kazandırıyor. Kitabı okurken Rus sosyete hayatı ve aile yapısı hakkında önemli notlar sunuyor Lev Tolstoy bizlere. ''Çocukların kaderini belirleme kararını ana babaya veren Fransız geleneği kabul edilmiyor, ayıplanıyordu. Kızlara tam bir özgürlük tanıyan İngiliz geleneği de kabul görmüyordu, Ayrıca Rus toplumunda zaten olanaksızdı bu.'' (s.61) Ancak kabul gören bu düşüncenin de zaman içinde değiştiğini ve özellikle kızların eş seçiminde anne babanın iradesi dışında görüşmeler gerçekleştirdiğini görebiliyoruz. Hatta bazı mutsuzlukların sebepleri bu düşünceleri desteklerken bazıları ise desteklemiyor. Garipsediğim bir başka konu ise Tolstoy'un Anna Karenina'nın ölümünden sonra sanki bu ölüm hiç olmamışçasına buna hiç yer vermemesi. Hikayenin son kısmına yakın bir zamanda gerçekleşen bu olayın toplum üzerindeki yansımalarını ve hakkındaki yorumlara daha fazla yer vermesini isterdim. Yazarımız belki de bu olaya çok önem atfetmeyerek kendince Anna Karenina karakterine karşı bir tutum sergilemiş olabilir. Bu çıkarımı hikayenin kalan kısmında Levin'e bir hayli yer vermesine dayandırdım. Tolstoy, Levin karakterini kendisine benzetiyor. Hem fikir olarak hem yaşantı olarak Levin kendisine en yakın bulduğu karakter. Belki de Anna Karenina'nın ölümüne rağmen bu olayı sanki normal bir şeymiş gibi anlatıp kitabı tamamlarken Levin'e bu kadar yer vermesinin sebebi budur. Kitabın son kısmında Levin hayattaki anlam arayışına odaklanıyor. Anlam bir dine inanmakta mı yatıyor yoksa iyilik algısında mı? İçimizdeki iyiliği bulabilirsek hayatın anlamını bulabilir miyiz? Yoksa içimizdeki iyiliğe götüren yolun adı mıdır din? O zaman neden başka dinler ortaya çıkmış ve ya Levin'in inanmak istediği ya da inanacağı din doğru değilse? “Eğer iyiliğin bir nedeni varsa, o artık iyilik değildir; eğer iyiliğin bir sonucu, yani ödülü varsa yine iyilik değildir. Demek ki iyilik, neden ve sonuç zincirinin dışındadır.'' (s.1035) En çok üzüldüğüm karakter ise Aleksey Aleksandroviç. Bir kadın bir erkeğin hatta iki erkeğin (Vronskiy) hayatını nasıl mahvederin en güzel örneği. Aleksey, hatasından dönmesi için Anna'yı defalarca uyarması ve affetmesine rağmen, Aleksey tarafından gelecek herhangi bir affa bile minnet etmeyen Anna Karenina var karşımızda. Aleksey, Anna'dan yaşça fazlaca büyük ve onun istediği tutkuda onu sevemese de hiçbir insanın başka bir insana bu kadar acı yaşatmasını haklı görmüyorum. Anna'ya hak verdiğim çok az noktalar olsa da sanırım ona karşı bayağı doluyum. Ve sanırım artık noktalama vakti. Hikayesi, kurgusu, ikili ilişkileri, toplumun var olan düşüncelerinin aksini düşünebilme cesareti, sosyete ve köy hayatında fikri ve yaşantıdaki farkları gösterme, sorgulama ve sorgulatma özellikleriyle çok önemli ve değerli bir eser olduğunu düşünüyorum. Filmini de gayet başarılı buldum. Kitabın yerini elbette dolduramaz ancak izlendiğinde keyif alacağınızı düşünüyorum. Herkese Keyifli Okumalar Dilerim...
Anna Karenina
Anna KareninaLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Yayınları · 201939,1bin okunma
69 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.