"Burası o kadar da güzel bir yer değilmiş," dedi. Söyleyişindeki mahremiyet, idrak edemediğim sözleri anlamlı kılsa bile yine de altında yatanları bilmek istedim. Etrafa söyle bir baktı; yatağımızı, duvarları, odanın içindeki her şeyi ve sanki açık kapının dışındaki tüm Amber'i süzmüştü. "Buranın her zaman çok güzel bir yer olduğunu düşündüm, yıllar önce babanın beni buraya getirdiği ilk andan beri." Nefesini bırakışında küçümseyici bir gülüş vardı ama bu dudaklarına yansımadı. "Kitaplıklar, ortadaki koca kubbe, merdivenler, ansiklopediler, hiçbir yerde bulunamayan kitaplar, dükkânın içine bulmaca gibi yerleştirilmiş bir sürü küçük, gizli bölme... Hepsi çok güzeldi. Fakat ben artık anladım ki, bu güzellik sen varken buradaymış meğer. Burayı güzel kalan senin varlığınmış." Başını eğip yutkunurken bir çocuk kadar savunmasızdı. "Ve orman, sen yokken gerçekten de lanetliymiş."