Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

464 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Marquez'in nobel ödüllü eseri olmasından sebeple, aynı zamanda en çok tanınan eseri de Yüzyıllık Yalnızlık. Buradan hareketle, G.G.Marquez'in neden gençler arasında çok tanınmasına rağmen pek sevilmediğini, ülkemizde lise çağlarında yazarın kitaplarını edinenlerin kısa süre sonra neden elinden bırakıp bir daha hiç heves etmediklerini de anlayabiliriz. Zira, genel kanı eserin ağır ilerleyen, çok ilgi çekici konulara değinmeyen, karmaşık bir yapıya sahip olduğu yönünde. Elbette öyle ve "elbette" itirazlarım var. Amacım eser incelemesinden ziyade, eser üzerinden yürütülen yazar eleştirisine oldukça kısa şekilde cevap vermek. G.G.Marquez akıcı dili, bir çırpıda okunan hikayeleriyle tanınan bir yazar değil. Tam aksine durağan hikayelerin, havada asılı kalmış ateş böceklerinin salınımının anlatıcısı. Kaldı ki, hangi büyük yazar kolay okunan ve kafa karıştırmayan hikayeler anlatabildiği için büyük olmuştur ki? G.G.Marquez'in Bugüne değin yazdığı hiçbir eser kısacık bir hikayeyi "şipşak" anlatmaktan ibaret değildir. Şahsi fikrimce zaten bu tür eserlerin edebi açıdan değeri de oldukça düşüktür. Marquez ise gayet günlük, sıradan, hatta belki can sıkıcı bir hikayeyi alır ve size muhteşem bir dil ile detaylandırıp, ağır ağır anlatıp o basit konuyu birinci sınıf sanat malzemesi haline getirir. Bunu eleştirmek demek edebiyatı eleştirmek demektir. Victor Hugo'nun "Sefiller"deki betimelemeleri olmasa o eser sanırım 100 sayfalık bir çocuk romanına dönüşürdü. Uzun lafın kısası; yazarın dilini eleştirmek edebiyat açısından komik. Marquez tam da anlatması gerektiği gibi anlatmış her şeyi. Ayrıca; hayata dair olmayan tek bir hikayesi yoktur bu yazarın. Kendi coğrafyasını, kültürünü, insanını, hepsinden öte insanı anlatmadığı tek bir hikayesi yoktur. Vampirlerden, konteslerden, uçan-kaçan süper ajanlardan, fetişizm dolu seks oyunlarıyla bezeli absürd aşklardan ve bunların fantastik hikayelerinden bahsetmemiştir; doğumundan ölümüne sömürülmüş, hayatı iki nokta arasında gidip gelerek, köleleşerek son bulan insanların kimsenin duymadığı hikayelerini dünyaya duyurmak, edebiyatı sanatın en estetik dallarından birisi olarak kullanırken tüm dünyaya anlatmak istediklerini de anlatmıştır. Bu yüzden, eğer zamanla tamamen yozlaşmış bir dejenereye dönüşmezseniz, biraz olsun içinizde etrafınızdaki sunni, yapay dünyaya karşı kusma refleksi kaldıysa eğer, yaşınız ilerledikçe G.G.Marquez sizin için daha önemli bir yazar olacaktır. Zırvalar her yanınızı sardıkça içinde gerçek duygular olan, gerçek hayatlar olan, sizi görebilen, derinliklerinize inebilen ve "New York Times Best-Seller" olmayan kitaplara daha fazla sarılacak, onların içine adeta gömülmek isteyeceksiniz. Oğuz Atay'ın son on beş yıl içerisinde adeta toprakta gömülü bulunmuş çömlek dolusu altın gibi "saldırılarak" okunmasının en büyük sebebi budur. G.G.Marquez de, Oğuz Atay da son derece ağır edebiyat işçisidir ve son derece gerçektir. Esere gelirsek... Söylenenleri tekrar etmek istemiyorum. Yıllardır Chiqitua olarak bildiğimiz ve afiyetle yediğimiz muzların yetiştiği ağaçların kan ile beslendiğini öğrenmek yeterince şok etkisi yaratıyor ve eserin etkileyiciliğini katlıyor. İnsanların böylesine berbat şeyleri yapmak için hangi motivasyonlarla harekete geçtiğini bu kitaptan daha güzel anlatabilen az eser var tarihimizde. Okurken "bu ne biçim bir sistem, bu nasıl bir sömürü" demeden geçemiyorsunuz ki! Hayatı, dünyayı, her şeyi sorgulatıyor size yazar. Sadece bunun için bile okunması gerekir.
Yüzyıllık Yalnızlık
Yüzyıllık YalnızlıkGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202036,4bin okunma
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.