Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

592 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Kendime Notlar
Bu yazı bir inceleme değildir. Daha çok kitaptan geriye kalan bilmekte fayda gördüğüm notlardır. Bu nedenle bir akış içinde yüklemi sonda olan cümleler göremeyebilirsiniz. Bu yazıyı daha çok kendime yazıyorum. Meraklısına da iyi okumalar. Kitap Felsefe'nin ilk çıkışını MÖ 6. yy'a tarihliyor. Mitlere karşı doğayı açıklamak amacıyla ilk kez "Doğa Filozofları" denilen bir akım/grup/mefhum ile dini mitlerden ayrılmaktan bahsediyor. Fırtına sözcüğünün Norveç'cedeki Thor olduğunu öğreniyoruz. Doğa filozoflarından geriye kalan bir yazı yok. Yazar o dönemki retorik yani konuşma sanatından bahsediyor. Doğa filozofları, bir "ilk madde"'den herşeyin doğduğuna inanıyor, fakat bu ilk maddeden sonraki doğadaki dönüşümleri anlamaya çalışıyorlar. Örneğin Thales'e göre herşeyin kökeni suydu. Demokritos'a göre atomlardı. Socrates(MÖ 470-399): "Bildiğim tek şey hiç bir şey bilmediğimdir". İlk defa insana odaklanır. Sofistler gibi felsefe öğretmekten ziyada diyologlar şeklinde yazar. Platon(Socrates öğrencisi): İdealar dünyasında olmayan hiç birşey doğada olamaz. Ünlü mağara alegorisi, Aristo : Platon akıl ile idea'dan çıkmaya çalışırken Aristo duyuya yönelir. Doğayı düzen içinde açıklamak ister, sınıflara ayırır. Büyük İskender döneminde (Suriye, Mısır, Makedonya krallıkları) yaşamıştır. Kadınlara yarım demiştir. Aristo ile Platon farkı ; etrafımızdaki dünyayı Platon ideaların yansıması diye görüyordu. Aristo ise bunu tam tersine çevirdi ve insan ruhunun dünyadakilerin yansıması olduğunu söyledi. Gerçekler duyularla anlaşılır dedi. Helenistik Dönem(Roma Dönemi): Temel soru mutluluğun ne olduğu idi. İsa'nın Doğusu: Yahudilik yaklaşık MÖ 1200 dönemine gidiyor. Hindistan'ın gök tanrısı Dyaus 'un Zeus olduğunu söylüyor. Oysa Zeus'un Sümerlerdeki Fırtına tanrısından doğduğuna referans verildiğini de başka bir yerde okumuştum. Yeni Ahit: Eski Ahit'in (Yahudilik) Grekçe Helenistik düşünceden etkilenerek yazılan versiyonudur. Yahudi inanç bildirgesi de "Dinle İsrail!" diye başlıyor. (Sonradan "Oku!" olacak). Pavlus, Yunan-Roma döneminde Hristiyanlığı yayan aziz. Yunanca'da Tanrı'nın kadınsı özelliği de var, buna Sophia deniyor, buna bilgelik de deniyor. Sophia bu nedenle kelime anlamı olarak Sofia gibi dönüşerek diğer dillere de geçmiş. Rönesans: hümanizm, deneycilik. Martin Luther. Reform. Bilim dönemi. Galileo, Newton, Copernicus,Kepler, Bruno(1600'de yakıldı). Şimdi bu isimlere bir adım daha yaklaşalım: Kopernik: Güneş sisteminin tarifini yapmış, gezegenlerin güneşin etrafında döndüğünü kabul eden yasayı savunmuştur. Bruno: Gökbilimci, Kopernik'in tezini savundu. Evrenin sonsuz ve eş dağılımlı olduğunu ve evrende, dünyadan başka birçok gezegenin bulunduğunu söyledi. Aykırı görüşler beslediği için 1600 yılında Roma Katolik Kilisesi'nin Engizisyon mahkemesinde yargılanıp diri diri yakılarak idam edildi. Kepler: Kepler-tipi teleskop" adıyla anılan bir "kırıcı teleskop"un geliştirilmiş bir tipini icat etti. Galileo: Dünyanın güneşin etrafında döndüğünü söylemişti. Gözlemsel astronominin babası deniyor. Newton: Kütleçekim kanunu . Barok Dönem: 17.yy Rönesans sanatı sade ve uyumlu iken, Barok döneminde zengin, gösterişli, kontrast dolu biçimlere yer verilirdi. Avrupa’da da bu dönem gerilimli idi. Mesela 30 yıl savaşları , Katolik Protestan (Fransa -Almanya). “Carpe Diem” (Gününü gün et!) veya “Memento Mari”(Öleceğini unutma!) gibi sloganlar Barok döneminin slagonlarıdır. Barok dönemi binaları bol kıvrımlı ve politikada da sinsice cinyetler (İşveç Kralı 3.Gustov’un maskeli baloda öldürülmesi) işleniyordu. Modern tiyatronun ortaya çıkışı , tiyarolar yaşamın simgesi olarak görülüyordu.Shakespear’in bir ayağı Rönesans bir ayağı Barok denilebilir. Descart: Düşünüyorum öyleyse varım (Cagito ergo sum). Rasyonalist, şüpheci,düalist( düşünce ve ruhun ayrılması fikri) Spinoza: Descart’tan etkilendi. Kutsal kitaba tarihsel-eleştirel denilen bir açıdan bakan ilk kişidir. Kutsal kitabın harfi harfine Tanrı’nın esininden kaynaklandığına şüphe ile bakıyordu.Bu eleştirel okuma, Yeni ve Eski Ahit arasındaki çelişkileri ortaya çıkardı. Yahudi idi, dışlandı. Doğa Tanrı’dır.İnsan yaşamının doğa yasalarından yönetildiğini göstermeye çalıştı.Descart’ın tersine dualist değildi, monistti; herşey birdir. Rasyonalistti. 17.yy’ın tipik düşüncesi rasyonelizm idi. 18.yy’den itibaren duyusal deneyime sahip olmadan bilemezsin diyen emprizm çıktı. Deneyimci filozoflar; Locke, Berkeley, Hume ( Kıta Rasyonalizmi de deniyor). Locke: Düşünce özgürlüğü, hoşgörü, kadın erkek eşitliği. İlk liberal fikirleri savunan kişidir.Bu fikir Fransız aydınlanma çağında daha da güçlenecektir. Montesquieu: İlk defa yasama , yürütme, yargı ayrımını ortaya atan kişidir. Kuvvetler ayrılığı. Hume: Fransız aydınlanma çağında yaşadı. Film dediğimiz şeyin, birbirinden bağımsız tek tek resimlerden oluştuğu gibi insanın da izlenimlerinin bilinci oluşturduğunu söylüyor.Mesela Tanrı baba fikri, aile babasından geliyor der. 2500 yıl önce yaşamış Buda’a fikirleri benzer. Buda da insan bilincinin değişmez olduğunu reddetmişti. Kişilik özü diye birşey yok diyor, izlenimler toplamı gibi. Hume, insan aklıyla ruhun ölümsüzlüğü veya Tanrı’nın varlığını ispat fikirlerini reddeder. Ateist de değildir, Agnostik’tir. Deneyim felsefesi, deneyimleyemediğimiz şeyin var olup olmadığını bilemeyiz der. Din ile akıl arasındaki son bağ da Hume tarafından koparıldı der yazar. Emprizm(deneycilik)’in Rasyonalist’lere karşı çıktığı yer ahlak ve etik konusunda akıl belirleyici değildir, duygularımızdır. Birine yardım etmek vs. Berkeley: 17.yy psikopos ve filozof. Materyalizmi Hristiyanlığın tehdidi görüyor ama aynı zamanda empiristtir. İnsan bilinci dışında dünyayı reddeder. Duyusal izlenimler Tanrı’dan gelir . Aya Sofya: Kutsal Bilgelik. Fransız Aydınlanma Çağı: Rasyonalizm , doğaya dönüş, insan hakları, eğitim, eşitlik(kadınlar hariç). Jean Jacques Rousseau’a göre doğal haliyle insan da iyi varlıktı. Deizm ise Tanrı çok eskiden dünyayı yarattı, ama kendini bu dünyada göstermez. İnsancıllaştırılmış Hristiyanlık , bireyin dokunulmazlığı, ilk insan hakları bildirgesi (erkekler için) Kant: Ailesi dindardı. Berkeley gibi Hristiyanlığın temellerini kurtarmak istemişti. Parantez(Dekart &Spinoza 17yy. Rasyonelleri , Locke,Berkeley, Hume empiristler yani kıta rasyonelizmi, Kant hem rasyonalistlerin hem empiristlerin (duyu) birleşimi ile iki görüşün ortasında bir felsefe geliştirdi. Kırmızı camları olan gözlüğü takmak; akıl doğuştan ama neyi nasıl gördüğümüz nerede yetiştiğimize de bağlı. Zaman ve uzam , bilincimizin özellikleri . İnsan bilinci sadece boş levha değil, aynı zamanda onu akılla yorumlar biçim verir. Kant’a göre bilinç sadece(duyu ,izlenim) göre değil, şeyler de bilince göre biçim kazanır. Bu yaklaşımı Kant Copernicus’un güneş yerin etrafında değil, dünya güneşin etrafında döner gibi dönüm noktası saymıştır. Kant dine yeni bir boyut kattı. Hem akıl hem duyu ile ulaşamayacağın birşeydir der, inanç. Protestanlığın tipik özelliği inanca dayanmaktı oysa Katolik kilisesi aklın inanç için dayanak olacağına güvenmişti.Ölümsüz ruha hatta Tanrı’ya ve özgür iradeye Pratik postülatlar olarak nitelemişti. Postülat kanıtlanmaya ihtiyaç duymayan önerme demektir. Romantik Çağ: 19yy. Kant sonrası başlar. 18yy. sonunda başlayıp 19yy. ortasına kadar sürdü. Kişi anlayışında sanatçi en yüksek yeri tutar.Mesela Beethoven. Tanrı’I yüceltmek için ve sıkı kurallara uyarak besteleyen Bach ve Hendel gibi. Barok müziğin tersine özgürdür. Rönasans ve Romantizm arasında birçok ortak yön vardır. Geçmişe özlem, şarka özlem gibi konseptler vardı. Özellikle 1800’lerde gençlik arasında başladı.150 yıl sonra gerçekleşecek hippi hareketi ile benzerlikler taşır. Tembellik erdemdir, bu dönemde yazılan Gothei’nin “Genç Werdner’in Acıları” .Aydınlanma çağının mekanik düşünüşüne tepkiydi, eski kozmik bilinç canlandı. Barok dönemin tutulan sanat türü tiyatro iken romantik dönemde masaldır. Hegel; Romantizm herşeyi ruha havale ettikten sonra felsefeyi kurtarmayı deneyen ilk filozof Hegel’dir der yazar. Hegel felsefesi deyince tarihin gidişini kavramaya yönelik bir yöntemi ( tarihsellik) kastediyoruz, çünkü insan bilgisinin temeli içinde bulunduğu döneme göre değişiyordu. Dolayısıyla, kalıcı ve mutlak doğru olamazdı. Bir düşünceyi tarihsel bağlamından koparamayız. İnsanlar hep yeni şeyler düşündüğünden akıl ilericidir. İnsan daima ileri doğru kareket eder. Mesela bir düşünce ortaya çıktı mı, mutlaka karşıtı da çıkar; aralarındaki gerilim en iyi veya daha iyi üçüncü düşünceyi geliştirir. Tez, antitez, sentez. Mesela, Descart’ın rasyonalizmi tez, Hume’in emprizmi antitez, Kant’ın sentezi ile bu gerilim aşılır. Fakat Kant’in sentezi de bir süre sonra tez olur vs. Hegel’in kadınlar görüşü; erkekle kadın arasındaki fark hayvanla bitkinin farkı gibidir. Devamını duymak istemeyiz. Kierkegaard; Romantiklerin teklik felsefesi ile Hegel’in tarihselciliği bireyden kendi yaşamına ilişkin sorumluluğu çekip aldığını düşünüyordu. Asıl önemli olan, tek bir kişinin varoluşuydu. İnsan kendi varoluşunu yazı masasının başında yaşamaz. Biz insanlar ancak eylemde bulunduğumuz zaman özellikle de önemli seçim yapmak gerektiğinde varoluşumuz karşısında tavır almış oluruz. Varoluşun üç biçimi olabilir. Birincisi “estetik” aşama, ikincisi”etik” aşama, üçüncüsü ise “ dini” aşama. Estetik aşamada olan biri günü gününe yaşar, haz peşinde koşar, birçok insan bir aşamada kalarak hayatını tamamlar. Estetik aşamada yaşayan biri , kolayca kaygı ve boşluk duygularına kapılıverir. Estetik aşamadan etik ya da dini bir yaşam tarzına geçişi sağlayan karar da insanın içinden gelmelidir. Böyle iç daralması ve ümitsizlikten kaynaklanan varoluşsal seçme eyleminin örneği “Suç ve Ceza” ‘daki Raskolnikov. Etik aşamada ahlaki ölçütlere dayanarak karar verilir. Kant gibi Kiekergard da neyin doğru neyin yanlış saydığımız değil, doğru ya da yanlış karşısındaki tavrımız önemli der.Üçüncü aşama ise dini ve kastetilen Hristiyanlık’tır. 20yy.’da Kierkegaard’dan esinlenilip varoluşçuluk felsefesi ortaya çıktı. Büyük felsefi sistemler Hegel ile sonlandı. Bundan sonra spekülatif sistemlerin yerini varoluşcu veya eylemci felsefeler aldı. Mesela Marx’a göre filosoflar dünyayı değiştirmeye çalışmıyordu, yorumluyordu. Marksizm: Marx’a tarihsel materyalist de denilebilir. Engels meslektaşı ve yakın dostudur. Marx bir toplumdaki maddi ekonomik toplumsal ilişkileri altyapı olarak adlandırır. Toplumdaki düşünüş tarzı, politik kurumlar , yasalar, din, ahlak, sanat, felsefe ve bilim ise üst yapılardır. Bir toplumun üst yapısı alt yapısını yansıtır. Komünizm, üretim araçlarının herkese ait olduğu toplum. Herkes yeteneklerine göre çalışacak ve ihtiyacı olduğu kadar alacak. Bu hareket sosyal demokrasi (Bati Avrupa’da barışçıl ve adım adım) ve Leninizm (Doğu Avrupa’da devrimlerle) şeklinde ayrılarak devam etti. Darwin : Marx ile aynı dönemde yaşadı. 19yy ortalarından itibaren naturalist akım başlamıştı, yani doğa ve duyularla algılanamayan dünya gerçek değildir gibi. Marx , Darwin, Freud bu dönemin adamları.. Darwin evrim kuramı, biyolog ve doğa araştırmacısıdır. Yazar John Ruskin’in sözü; “ İnsana biraz Rahat verse şu jeologlar ! Kutsal Kitap’ın her ayetine çekiş sesleri karışıyor”. İnsan Darwin’e göre rastlantısal bir takım gelişmeler sonucu ortaya çıkıyor, doğal seçilim. Darwin’in kuramındaki en zayıf nokta kalıtım konusu idi; bu kısım sonradan yeni Darwincilik ile tamamlandı. Bu da mutasyon ile değişimin kalıtımsal olarak aktarılması hikayesi oluyor. Freud: Nöroloji tıp doktorudur. İnsanın güdüsel yaşamını keşfetti, o yuzden naturalist sayılıyor. Cinsellikle ilgili herşeyin tabu sayıldığı Viktorya döneminde (1837-1901 Kraliçe Viktorya dönemi oluyor) yaşadı. İddiaları empirik temele dayanıyordu. Özellikle çocuk cinselliği konusundaki görüşleri çok tepki çekti. Freud’a göre çevremizdeki ahlaki beklentiler içimizde yer etmiş, bizim parçamız olmuştur. İşte buna superego (üst ben) der. Kitap vicdan diye yorumlar. Bilinçdışının kapısını rüyalar açar, çünkü kontrolümüzün en düşük olduğu zamandır. 1920’lerden itibaren Freud’un psikanaliz kuramı , sanatı ve edebiyatı doğrudan etkiledi. Sürrealizm, Fransızca’da gerçeküstücülük demek. Uykuda geçen sürenin %20’de rüya görürüz. Yaratıcılık (yeni ve benzersiz) kompozisyonu, düş gücü ve akıl seçer, yani duyu ile düşüncenin hayret verici işbirliğidir. Dans eden kırkayak örneği. Günümüz: Varoluşçuluk. 20yy varoluşçu filazofların (egzistansiyalistlerin) bazıları Kiergaard’a bazıları da Hegel’e ve Marx’a bağlanır. 20 yy. ‘un önemli diğer bir filozofu Nietche’dir. Nietche: Hegel felsefesine ve tarihselciliğe tepki gösterir. Köle ahlakı dediği Hristiyan ahlakına karşı çıkar. Tanrı öldü demiştir. Jean Paul Sartre: 1905-1980. Varoluşçuların en etkilisiydi. Sartre’nin felsefesi bir bakıma Tanrı’nın öldükten sonra insanın durumunun acımasız analizidir. 22yy kentli insanlarına , bir senaryosu olmayan hazırlandığı rolü ve ne yapacağını fısıldayan bir suflörü olmadan sahneye çıkarılmış tiyatro oyuncuları gibidir der. Doğaçlama yapmaya makhumuz der. Sartre’e göre insan özgürlüğü lanet gibidir.”İnsan özgürlüğe mahkumdur”. Hiçbir şeyin anlamı olmadığını, istediğimizi yapabileceğimizi Nihilizm söylemişti, oysa Sartre yaşamın bir anlamı olması gerektiğini söyler. Bu anlamı kendi yaşamımızda kendimiz oluşturmak zorundayızdır. Varolmak demek, kendi varoluşunu yaratmak demektir. Varoluşçuluk 1940’lardan itibaren Avrupa edebiyatını özellikle tiyatroyu derinden etkiler. Diğer varoluşçu yazarlar Albert Camus, Samuel Beckett, Romen Eugene, İonesco, Witold Gombrowicz’tir. Bu yazarların tipik özelliği “saçma” ‘I dile getirmeleridir. Saçma tiyatro; gerçekçi tiyatronun tersi, izleyiciler sadece izlemez tepki de göstermesi beklenir. Amaç gündelik olaylardaki saçmalık göstererek izleyiciyi daha gerçek ve özgün varoluş üzerinde düşünmeye zorlamaktır. Çağımızın tapınağı, ispiritizma sırları, tarot, ufo gerçeği, iyileştirme, Tanrılar geri dönüyor, daha önce de yaşamıştın, astroloji nedir vs. Bu kitapların hiçbirinde Hume’nin deneyimi yoktur, ama insanlar satin alır. Çünkü sıkıcı gündelik yaşamın ötesine işaret eden mistik ve farklı bir şeye Özlem duyuyorlar. Kozmik fosil, yıldız tozu..
Sofie'nin Dünyası
Sofie'nin DünyasıJostein Gaarder · Pan Yayıncılık · 202036,6bin okunma
·
338 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.