Zaman içine hapsolduğumuz ve dışarı çıkmak gibi bir ihtimali aklımıza bile getiremediğimiz sırça bir fanus gibi. Ne içindeyiz, ne de büsbütün dışında. Girdabına kapıldığımız zamana hayranız da bir yandan. Hepimiz derin ve sarsıntılı bir Stockholm sendromu yaşıyoruz.
Bizi öldüreceğine eminiz zamanın. Zaman en müşfik ve en zalim katil. Kollarımıza, duvarlarımıza, masalarımızın üstüne yerleştirdiğimiz saatlerle katilimize gülümsüyoruz.
Oysa kaçmak gerek. Olabildiğince, alabildiğine uzağa. Her şeyden, herkesten kaçmak.
Güzeller güzeli Tezer Özlü'nün benim çok sevdiğim bir senaryosu bir kitap. Mutlaka okuyun.