Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İsrail bu kadar az nüfusla nasıl dünyayı etkiliyor
Toprağının genişliği ve nüfus sayısı bu kadar az olan bir ülkenin, dünya siyasetinde böyle bir rol oynaması pa- radoksal görülebilir. Bunu anlamak için, çok önemli olmasına rağmen, üç kıtanın kavşağındaki İsrail'in stratejik konumunu ileri sürmek yetmez. Haim Weizmann, Britanyalı muhatapla- rina, "Yahudi bir Filistin, İngiltere için, özellikle de Sü- veyş kanalı konusunda, bir güvence olacaktır" tezini ileri sürerken işte İsrail'in bu konumunu kastediyordu. Gerçekten de İsrail, Batı'dan Doğu'ya giden en önemli ticarî ve askerî yolun 'anahtarları'nı elinde tutuyor ve her ne kadar artık hegemonyaların devir teslimi yüzünden bu durum bugün İngiltere hesabına değilse de, ABD'nin hesabınadır Ortadoğu'nun jandarması olarak İsrail'in rolü, İran'daki üslerine (Şah'ın devrilmesinden sonra) bundan böyle güvenme diye bir şey söz konusu olmadığından ABD için çok daha önemli bir hal almıştır. O yüzden, İs- rail tek başına sadece Süveyş'i değil, petrol bölgesini de kontrol edebilir ve Doğu Akdeniz'de güvenli üsler sağ- layabilir. Bu görevleri ise, ABD kendi başına yapamaz (Vietnam tecrübesi ABD'yi Üçüncü Dünya ülkelerine doğrudan müdahale noktasında fazlasıyla sarmıştır). Onun için ABD, İsrail'e şartsız ve sınırsız bir destek ve- rerek, onun aracılığıyla eylemlerde bulunuyor. Bu durum ABD için çok daha rahat oluyor, çünkü zaman zaman İs- rail'e sözlü bir kınamada bulunabiliyor, fakat vetosuyla da onu hep koruyup onun hareket sahasını kısıtlayacak her türlü cezalandırmayı önlüyor; bu arada da hayatî görev- lerini yerine getirmesi ve ABD'nin dünya dengesindeki konumunu devam ettirmesi için, gerekli silah ve mühim- matı temin etmeyi sürdürüyor. Meselâ, ABD'nin İsrail ordusuna en gelişmiş silâh, araç ve gereçlerini vermesi dikkat çekicidir. International Herald Tribune gazetesi 22 Temmuz 1982'de bize şunu haber veriyordu: "İsrail hükü- meti bu sene askeri silahlanma ve teçhizat için beş buçuk milyar dolar harcayacak. Bu miktarın üçte biri Amerikan hazinesinden karşılanacak." İsrail ordusunun donanımının hemen hemen tamamı, Amerika'nın yabancı ülkelere askerî yardım programin- dan sağlanmıştır. 1951 yılından beri dağıtılan yirmi sekiz milyar dolarlık bu yardımın on beş milyar dolarını İsrail almıştır. Lübnan'ı istilası öncesinde İsrail'in sahip olduğu 567 uçaktan 457'si, Washignton'un verdiği hibe ve ikrazlar sayesinde, ABD'den satın alınmıştı. Misket bombalarının (ki İsrailliler şimdi onları yapabi- lecekler) tesliminin tehir edilmesi hariç, ABD'nin İsrail'e silah sağlama konusunda hiç kopukluk olmamıştır. Bizzat Pentagon ve İsrail'in resmi ağızlarına göre, öngörülen on bir F-15 uçağının satışı, bunun yanında da önceden prog- ramlanmış olan uçakların, kendinden kumandalı füzele- rin, kamyonların ve diğer zırhlı araçların teslimi "normal olarak" gerçekleşecektir. Silahlı kuvvetler ile iki ülkenin silah sanayileri arasın- daki sıkı ilişki, İsrail'e karşı Amerika'nın her misilleme projesini tutarsız ve sevimsiz hâle getiriyor. Pentagon, İsrail'in aldığı ve bazıları henüz Amerikan ordusunca denenmemiş silâh türlerinin etkililiğiyle ilgili İsrail'den ayrıntılı bilgiler alıyor. Lübnan savaşının ilk safhasında Suriye'deki uzak hedeflere karşı kullanılan Hawkeye E-2C keşif uçakları için de aynı şey söz konusu olacaktır. Böylece Amerikan ordusu, herhangi bir Amerikan se- fer birliğinin yapabileceğinden çok daha etkili olan İsrail ordusu sayesinde öncü teknik silâhlarını gerçek şartlarda deneyebiliyor. "Jeopolitik bakımdan", Hitlercilerin dediği gibi, Süveyş dışında Asya'nın diğer yolunu (Le Cap/Ümit Burnu'nu) kontrol eden ve Afrika üzerinde baskı kurabilen sadece Güney Afrika, ABD'ye benzer hizmetleri verebilir. Fakat bu hizmetler, İsrail'inkiyle kıyas kabul etmeyecek kadar az önemde olacaktır. İkisi de benzer bir ırk ayrımcılığı yaptığı ve biri Siyah dünya ile ötekisi Arap âlemiyle sürekli çatışma içinde bu- lunduğu için bu birbirini tamamlayıcılık, İsrail ile Güney Afrika arasında oldukça bilinçlidir ve sıkı bir dayanış- mayla kendisini göstermektedir. Jewish Affairs, bu staratejik "tamamlayıcılığı” daha 1976'da çok net bir şekilde ortaya koymuştur: Güney Afrika, -İsrail'in mütevazı, fakat yeri dol- durulamaz bir nöbetçi gibi nöbet tuttuğu- Ortadoğu'yu kendi savunmasının en ileri hattı olarak görüyor. Bir başka ifadeyle Israil, acil durumda büyük giriş yolu ola- bilecek kulvarı koruyor ve mümkün olan en uzun zaman boyunca da koruması gerekiyor... İsrail için hayati olan Akdeniz ile Hint Okyanusu arasındaki geçişin geleceği, Güney Afrika için Ümit Burnu yolunun muhafazası ka- dar önemlidir. Şayet bu bölge düşman ellere geçerse... Buhay Omit Burnu deniz yolu bir yanıyla ele geçirilmiş olur ve güvenlik sorunları Güney Afrika için çok daha vahim bir hal alır. Afrika kıtasının uç noktasında uyanık ve ekonomik yönden güçlü bir milletin varlığı, İsrail için arka böl gelerini garantiye alma bakımından etkili bir stratejinin temel bir unsurunu oluşturur..."
Sayfa 175
·
106 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.