‘’Acı acı düşündü: İnsanlar arası ilişkilerde bir çeşit bozukluk var ki, kişiyi yıllar boyunca kafa yorduğu, emek verdiği yüce isteklerini unutmaya, onu öteki hayvanlardan üstün kılacak, kendi soyuna katkıda bulunmasına sağlayacak fırsatları boşa harcamaya zorluyordu.’’ Jude Fawley… Yoksul, Öksüz ve Yetim olarak teyzesinin yanında büyür. Kitaplara, öğrenmeye, okumaya aç bir çocuktur. Çalışıp para kazanarak teyzesine yardımcı olur. Tek örnek aldığı, sevdiği kişi öğretmeni Phillotson’dur ve o da köyden ayrılıp Christminster’a yerleşir. Mutsuz olarak hayatını yaşayan Jude’da buraya gittiğinde mutluluğu bulacağına inanır. Henüz daha 9 yaşında olduğu için oraya bilgi sahibi, iş sahibi ve para kazanıp gitmek ister. Bunun için gece gündüz okur, para biriktirir. Hayatımıza giren ailemizden sevgi görmediğimiz için sevildiğimize ve sevdiğimize inandığımız, uğruna her şeyden vazgeçeceğimiz o kişi karşımıza çıktığında gerçekten kalan hayatımıza, hayallerimize devam edebilir miyiz? Yoksa hayallerimizi, planlarımızı onun uğruna silip atar mıyız? İşte bizim masum Jude’umuzun karşısına şeytanın çırağı Arbella çıkar. Jude’un hayat mücadelesi ilerlerken bir anda karşısına kuzeni Sue çıkar. Sue; yaşadıkları çevre içindeki kimselerle aynı fikirde olmayan, dengesiz, aklı beş karış havada, aklına estiğini yapan, yaptıktan sonra da yine de karşılığında iyilik bekleyen bencil biridir. Jude’u hem çok mutlu eder hem de çok üzer. Ki ben Sue karakterini hiç sevemedim, onun dengesizliği yüzünden sinirimden öldüm. ‘İnsan en çok sevdiği ile sınanır.’ Diye bir söz vardır ya, Jude’da sınanıyor. Hemde hakettiğinden fazlasıyla. Temposu hiç düşmeyen, çok iyi bir kurguya sahip, sınıf farklılılarını açıkça gözler önüne seren, yaşanan ve yaşanamayan aşkı, adaletsizliği muhteşem bir dille anlatan Hardy’nin bu romanını okumanızı tavsiye ediyorum. Muhteşemdi!

Adsız Sansız Bir JudeThomas Hardy · İletişim Yayınevi · 20141,140 okunma

·

209 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Şeyma Öztürk