Gönderi

HAZRET-İ CÜVEYRİYE (R. ANHÂ) VÂLİDEMİZ
Hazret-i Cüveyriye binti Hâris (r. anhâ), Peygamber Efendimizin (s.a.v.) pâk zevcelerindendir. Hazret-i Cüveyriye (r. anhâ), Huzâa kabilesinin Benî Mustalik kolunun reîsi Hâris bin Ebû Dırâr’ın (r.a.) kızıdır. Hazret-i Cüveyriye’nin (r. anhâ), Müslüman olmadan önceki ismi Berra idi. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), bir kimseye bu ismin konulmasını hoş görmedikleri için, onun ismini Cüveyriye olarak değiştirdiler. Hazret-i Âişe (r. anhâ) Vâlidemiz, onun, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ile evliliğini şöyle anlatmıştır: “Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), Hicret’in 5. senesinde, Hendek Harbi’nden evvel Müslümanlara karşı savaş hazırlığında bulunan Benî Mustalik kabilesi üzerine bir baskın yaptı. Bu baskında kabile halkından birçok kişi esir alınmıştı. Bunların arasında Cüveyriye (r. anhâ) da vardı. Hz. Cüveyriye, o sırada amcasının oğlu Safvan ile evli idi. Safvan bu savaşta öldürülmüştü. Esirler dağıtılırken Cüveyriye (r. anhâ), Sâbit bin Kays’ın (r.a.) hissesine düştü. Hazret-i Sâbit, ona mükâtebe (esaretten kurtulmak için bedel ödeme) anlaşması yapmayı teklif etti. Ben, Resûlullâh’ın (s.a.v) yanında olduğum bir sırada Cüveyriye, mükâtebe bedelini ödemede yardım talep etmek üzere yanımıza geldi. Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) huzurlarına girdi. ‘Yâ Resûlallah! Ben, kavmimin reîsi olan Hâris’in kızıyım. Hâlimi biliyorsunuz. Ben, Sâbit bin Kays’ın hissesine düştüm. Hürriyetime kavuşmak için de benimle mükâtebe anlaşması yaptı. Bu husûsta yardım istemek üzere size geldim.’ dedi. Cüveyriye radıyallâhü anhâ’nın bu talebi üzerine Resûlullah (s.a.v.) de ‘Sana ondan daha hayırlısını söylesem ne dersin?’ buyurdular. Cüveyriye (r. anhâ), ‘O nedir?’ dedi. ‘Senin yerine mükâtebe bedelini ödeyeyim ve seni zevce olarak alayım?’ buyurdular. Hz. Cüveyriye (r. anhâ) da ‘Kabul ediyorum!’ dedi.” Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, Cüveyriye radıyallâhü anhâ’nın mükâtebe bedelini ödediler ve onu âzât edip nikâhlandılar. Bu haber diğer Müslümanlara ulaşınca, onlar da “Bunlar artık Resûlullâh’ın akrabalarıdır (esir olarak tutulamazlar)!” diyerek ellerindeki esirlerin tamamını âzât ettiler. Bu sebeple, “Biz, kavmine Cüveyriye’den daha hayırlı bir hanım görmedik; onun sebebiyle Benî Mustalik’ten yüz aile halkı âzât olundu.” derlerdi. Hazret-i Cüveyriye (r. anhâ) şöyle demiştir: “Müslüman oldum ve Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), beni nikâhına aldılar. Medîne-i Münevvere’ye döndüğümüz zaman Müslümanlara bakıyordum. Onlar, harpte gördüğüm gibi (korku verici) değillerdi. Anladım ki bu, Allâhü Teâlâ’nın Müslümanlara karşı müşriklerin kalplerine verdiği bir korku idi. Benî Mustalik’ten Müslüman olan herkes, ‘Baskın günü, o günden önce ve o günden sonra bir daha hiç görmediğimiz, alaca atlara binen beyaz elbiseli insanlar görmüştük.’ diyorlardı.” Yine demiştir ki: “Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, bizim yurdumuza gelmeden üç gece önce rüyamda, Ay’ın Medîne’den gelip kucağıma düştüğünü gördüm. Bunu, hiç kimseye anlatamadım. Üç gün sonra Resûlullah (s.a.v.) ordusuyla geldi. Yapılan harp neticesinde biz esir düştük. Bu sırada rüyamın gerçekleşmesini ümit etmiştim.” Cüveyriye (r. anhâ), Hicret’in 56. senesi Rebîulevvel ayında, 65 yaşında iken Medîne-i Münevvere’de vefat etmiş ve Cennetü’l-Bakî‘a defnedilmiştir.   Bu evlilik, Mustalikoğulları ile Müslümanlar arasındaki düşmanlığı gidermiş, hidâyetlerine vesile olmuş; Mustalikoğulları bu evlilikten sonra İslâm ile müşerref olmuşlardır.
·
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.