Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Rum Sûresi Delili
Kur'an'a Böyle Iman Edilir! Miladi 614 senelerinde iki komşu ve rakip devlet, birbirleriyle kanlı bir muharebeye girişmişlerdi. Iran devleti tahtında Hüsrev, Rum Imparatorluğu'nda ise Heraklius bulunuyordu. O yıl yapılan son savaşta İranlılar galip gelmişti. Rumların bu mağlubiyet haberi Mekke'ye ulaşınca müşrikler sevinmişler, Müslümanlar ise üzülmüşlerdi. Müşrikler bu hadiseyi vesile yaparak Müslümanları rahatsız etmeye ve: "Siz ve Hıristiyanlar Ehl-i Kitab'sınız. Biz ve Iranlılar ise ümmiyiz. Iranlı kardeşlerimiz, sizin Rum kardeşlerinize galebe çaldı. Biz de sizinle muharebeye girişirsek, sizi mağlup ederiz" diyerek, Müslümanları tahkir etmeye başlamışlardı. Bu hadise üzerine Rum Süresi nazil oldu ve yakın bir gelecekte Rumların galip geleceğinin haberini verdi. Bu ayetler nazil olduğu zaman, Rum imparatorluğu öylesine perişan olmuştu ki dahill isyanlarla devlet inhilale uğramış, ordusu dağılmış, hazinesi boşalmış, Imparator Heraklius, başkent Konstantin'i/İstanbul'u terk ederek Kartaca'ya kaçmıştı. Böylesine büyük bir hezimetten sonra, Rumların bir kaç sene zarfında canlanıp yeniden galip geleceklerine katiyetle hükmetmek şöyle dursun, ihtimal vermek bile kimselerin hayallerine gelmiyordu. İşte böyle bir zeminde, Cenabı Hak, indirdiği ayetlerle Rumların kısa bir zaman sonra galip geleceklerini haber veriyordu. Hz. Ebu Bekir, bu ayetleri Efendimiz'den (sas) dinler dinlemez onların, Mekke'nin bir tarafında yüksek sesle okudu. Sonra da o sevinen müşriklere, "Rumlar, birkaç sene sonra Iranlılara muhakkak galebe çalacaklar" dedi. Müşrikler şaşırdılar. Bahsettiğimiz gibi büyük bir hezimete uğramış, adeta yerle bir olmuş bir imparatorluk bir daha nasıl canlanacak ve İranlılara galebe çalacaktı! Bu durumu akıllarına sığdıramadıklarından içlerinden Übey b. Halef, "Yalan söylüyorsun," dedi. "Haydi, aramızda bir müddet tayin et, seninle bahse girelim." Hz. Ebû Bekir kabul etti. On deve üzerinde bahse girip üç sene müddet tayin ettiler. Hz. Ebû Bekir gelip durumu Peygamber Efendimiz'e haber verdi. Efendimiz (sas): "Ayetteki bir kaç seneden maksat üçten dokuza kadar olan seneler demektir. Develerin sayısını artır. Müddeti de uzat."buyurdu. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir çıktı. Übey'e rast geldi. Übey, "Galiba piş man oldun" dedi. Hz. Ebû Bekir: "Hayır!" dedi. "Gel seninle bahsi arttıralım. Müddeti de uzatalım. Haydi, dokuz seneye kadar yüz deve yapalım." Übey de "Haydi yapalım" diyerek kabul etti; böylece anlaştılar. Aradan yıllar geçti, Hz.Ebû Bekir, hicret maksadı ile Mekke'den ayrılacağı sıralarda, Übey b. Haler yakasına yapıştı ve "Sen, Mekke'den ayrılırsan, bahiste kazanacağım develeri ödemeyeceğinden endişe ediyorum. Bana bir kefil göster" dedi. Hz. Ebû Bekir de oğlu Abdurrahmani kefil gösterdi. Netice de Bedir günü Müslümanlar zafer kazandıkları o gün Rumlar da İranlıları yenerek büyük bir zafer kazanmışlardı. Hz. Ebû Bekir, 100 deveyi Übey bin Halef 'in kefilinden alıp Efendimiz'e (sas) getirdi. Efendimiz: "Onları sadaka olarak dağıt" buyurdu ve o develer sadaka olarak dağıtıldı. Hz. Ebu Bekir'in Kur'ân karşısındaki tutumu onun teslimiyet noktasında nerede durduğunu bizlere göstermektedir. [Ibn Kesir, Tefsir, 111, 424; Suyûti, Dürrü'l-Mensûr, V, 152]
·
29 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.