Zeze, benim çocukluğumdur. İlk okul 5. Sınıfta okulun kütüphanesinden ilk aldığım kitap ise #şekerportakalı idi. O zaman ki aklımla ona o kadar üzülüp, ağlamıştım ki belki de duygusal olarak bu kadar ince bir ruh da olduğumu da o zaman anlamıştım. Bu kadar üzülmem değecek bir şey yoktu aslında!
Şimdi güneşi uyandıralım da Zeze’nin evlatlık verildiği ailenin yanında ergenlik ve gençlik dönemine geçişine misafir oluyoruz. Hayal kurmaktan hala vazgeçmiyor. İzlediği karakterleri kendi dünyasında katmaktan onlardan biri olmaktan ya da akıl almaktan da vazgeçmiyor. Tarzan oluyor mesela, geceleri ormana gidip korkunç bağırışlarla gürültüler koparıyor tabi herkesi bir korku salıyor haliyle.. enselendiği an kutsal saydığı varlıklara sığınmaktan geri durmuyor
Yüreğine yerleştirdiği Kurbağası vardı hah işte beni en çok gülümseten kısımlarsa buradaki diyaloglardı. Ve sonra bir sinema filminde görüp gerçek babası yerine koyduğu Fransız şarkıcı Maurice vardı. Çok parlak bir öğrenciydi Zeze sadece biraz daha huysuz ve sinirli.. Aşık da oldu ve sonrasında veda bile edemedi.. Zeze bence çok sevgi dolu bir kişilikti. Yeniden okumak bu karakteri hatırlamak bende de geçmişe doğru bir yolculuk ve yüzümde kocaman bir tebessüm bıraktı! Tavsiyem
Canım adam, sen eskiden bana nasıl derdin?
‘’Güneşi uyandıralım mıydı?’’
Evet güneşi uyandırmalıyız…