Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

" Godot'yu Beklerken, Vichy Fransası'nda yaşanan hayatta kök salmıştır. ...Soğuğa, ayakkabılara, "dünya nimetleri"ne, ender bulunan etten alınan ufak lokmalara, kimsesizlere uygulanan şiddete, seyahat kısıtlamalarına gösterilen ilgi; "önemsiz gerçeklere, banal gündeliğe saplanıp kalma" deneyimine takıntı: Bunların hepsi oyunda yer alıyor ve Vichy hayatının, dolayısıyla Beckett ve Suzanne'ın hayatlarının da sıradan unsurlarını oluşturuyordu. Aynı şeyi, oyundaki somut ifadesini Pozzo ile Lucky arasındaki ilişkide bulan tahakkümcü kaba gücün gelişigüzel tezahürleri için de söyleyebiliriz. Beckett Godot'yu Beklerken'i özgül bir tarihsel yoksunluk deneyiminin bağlamına yerleştirir. Daha önemlisi, oyun bu deneyimin ötesine bakmayı reddeder. İflas etmiş iyimserlik söylemlerinin aksine, söz konusu deneyimin önemi üzerinde ısrar eder. Bize yoksunluk deneyimini değerlendirmek için üstün bir perspektif sunmaz ve yoksunluk deneyimini telafi etmeye çalışmaz. Beckett'in ağız dolusu, gür ve sevimsiz kahkahası, çökmüş ve aciz yaratıklarla, kıt kapasitelerinin sınırındaki varlıklarla, tükenmenin çeşitli biçimleriyle özdeşleşir. Oyun, acizlikten, "katışık unsurların" radikal kusurluluğundan abartılı bir keyif alır. İşe yaramazlıktan pratik bir fayda çıkarma cazibesine kapılmaz. Brecht gibi siyasi ahlâkçılar ona bu yüzden o kadar çok güvensizlik duymuşlardır. Anlam ve amacın sıfır noktasından, sıradan beyhudeliği büyük bir zevk kaynağına dönüştürmekten keyif almakla, Godot'yu Beklerken sanata özgü en yüce işlevlerden birini yerine getirir. ... Godot, Vichy ideolojisinin kibirli, keyifsiz, akıl almaz derecede kötü niyetli söylemlerine sert bir cevaptır."
s. 115, 116Kitabı okudu
·
73 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.