Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

202 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Fahrenheit 451, 1984’ten birkaç sene sonra yazılmış, aynı dönemin eserlerinden. Konusu da aynı 1984 gibi, bir grup tiranın yönettiği distopyayı anlatıyor. Bu kitapların yazıldığı 1950’ler göz önüne alındığında, ABD ve SSCB’nin dünya egemenliği için yarışta olduğunu da hatırlamak gerekir. Birinci Dünya Ülkeleri insanları, sahip oldukları düşünce özgürlüğünü Sovyetler ve Komünizm zorlamasıyla kaybedeceklerinden korkuyorlardı. Bu ve bunun gibi kitaplar da işte bu korkunun beslemesiyle ortaya çıkmış gibiler. Bu kitaplar insanların ne düşüneceğine, neyi okuyacağına, hangi programları izleyeceğine ve nerede yaşayacaklarına karar veren bir baskı rejimine duyulan korkunun sayfalara geçirilmiş halleri. “Bu bir uyarı kitabıdır. Sahip olduğumuz şeylerin değerli olduğunu ve değer verdiğimiz şeylerin bazen kıymetini bilmediğimizi hatırlatır.” “Birileri size bir öykünün neyle ilgili olduğunu söylerse, muhtemelen haklıdırlar. Öykünün yalnızca bununla ilgili olduğunu söylerlerse, kesinlikle yanılıyorlardır.” Bu kitap, yazarın bir polisin kendisini ve arkadaşını göz altına almasından sonra gelişen olaylar zinciri sayesinde yazılıyor: “Yıllar geçtikçe, kendimi böyle şeylerin akışına bırakmayı öğrendim... bir arkadaşımla yürüyordum ve bir polis arabası yanaştı, polis ne yaptığımız sordu ve ben "Bir ayağımızı diğerinin önüne koyuyoruz." deme hatasına düştüm, ki yanlış bir cevaptı. Polis korkunç bir suç işleme niyetinde olduğumuzu düşünerek bizi sorguya çekti; durumun genel mantığı onun kavrayışının ötesindeydi. Yaşadığım şeye, masumluğumdan şüphe duyulmasına öyle öfkelendim ki eve koşup o sinirle "Yaya" diye bir öykü yazdım. Eh, şimdi düşünüyorum da, o polisle karşılaşmam olmasa başka birçok muhteşem şey gerçekleşmeyecekti. **Bu hikâye sonra "Fahrenheit 451"in temeli oldu.**” Aynı zamanda kitaba yön yeren düşüncelerinden biri de: “İtfaiyeciler yangın söndürmek yerine yakmakla görevli olsa ne olurdu” sorusu olmuş. “Los Angeles İtfaiye Teşkilatı'nı arayıp, kağıdın kaç derecede yandığını sordu. Birisi ona, "Fahrenheit 451" dedi. Bradbury kitabının ismini bulmuştu. Bu bilginin doğru olup olmaması önemli değildi” Romanın ana karakteri Guy Montag da, işte bu hayali dünyada bir itfaiyeci. Bu itfaiyecilerin ise tek bir görevi var: içinde kitap olan evleri yakmak. Ancak Montag, gittiği evlerden, yapabilirse birer birer kitaplar çıkarıyor ve bunları evinde saklıyor. Bunları ise daha büyük bir ideale inandığı için ya da devlete isyan etmeyi düşündüğü için yapmıyor, motivasyonu sadece merak. Tüm bu kitapları ise okumuyor, sadece evinde saklıyor. Montag’ın ayrıca kendisini tamamen devlete, tv programlarına adamış bir karısı da var: Mildred. Bir gün itfaiye teşkilatına yeni bir ihbar geldiğinde, gittikleri evde ev sahibesinin de bulunduğunu görüyorlar. Normal prosedüre göre önce polisin gelip ev sahibini götürmesi, ardından da itfaiyecilerin gelip evi yakması gerekiyor. Ancak bu sefer bir hata sonucunda polisten önce itfaiyeciler gelmiş. Evi yakmak için hazırlanan ekibin içinde olan Montag, kadına evden dışarı çıkmasını söylese de kadın kitaplarıyla birlikte yakılmakta ısrar ediyor ve evi terk etmiyor. Bu sahneden çok etkilenen Montag, kitapların içinde ne olduğunu merak etmeye başlıyor. Yanan evden de bir kitap alıp saklayan Montag, eve döndüğünde bir daha hiçbir kitabı yakamayacağını fark ediyor. İtfaiye şefi Yüzbaşı Beatty ise o gün mesai saatinden önce Montag’ın evine gelip onunla nasıl hissettiğini anladığını, ama görevlerinin ne kadar önemli olduğuna dair bir konuşma yapıyor: “Pazarın ne kadar büyürse ithilaflarla başa çıkma gücün o kadar azalır Montag, bunu hatırla! Bütün o küçük azınlıkların göbeğinin temiz tutulması gerekir. Kötü düşüncülerle dolu yazarlar, daktilolarınızı kilit altına alın.” “Siyahi insanlar "Küçük Siyah Sambo"yu sevmiyor. Yak gitsin. Beyaz insanlar "Tom Amca'nın Kulübesi"nden hazzetmiyor. Yak gitsin. Biri tütün ve akciğer kanseri üstüne kitap mı yazmış? Sigara üreticileri ağlıyor mu? Kitabı yak gitsin. Sakinlik, Montag. Huzur, Montag” “Hepimiz birbirimize benzemeliyiz. Anayasa'nın dediği gibi, herkes hür ve eşit doğmaz ama herkes eşit hale getirilir. Her insan diğer herkesin suretidir; o zaman herkes mutlu olur çünkü sinmelerine yol açacak, kendilerini kıyaslayacakları dağlar yoktur. Yani! Yandaki evde bulunan bir kitap, dolu bir tabancadır. Yak onu.” Eğer bir kitabı varsa, bunu yakması ile birlikte tüm suçlarının bağışlanacağını söyledikten sonra, İtfaiye Şefi evini terk ediyor. Montag işe dönse de, kitaplarını yakmadığı için yakalanıyor ve kendi evini yakması için bilmeden göreve çıkarılıyor. İhbarı yapanın kendi karısı olduğunu da evine gidince anlıyor. Evini yaksa da, aynı alev makinesiyle İtfaiye Şefini de öldürüp kaçıyor. Şehri terk ederek uzaklara, kırsala gidiyor. Burada karşılaştığı eski entelektüeller ve kitapları bilenlerle yeni bir hayata başlıyor; kitapların tekrar basılabildiği, kişilerin özgürce düşünüp konuşabildiği bir günün umuduyla… “Kitapların bize bir faydası olur mu?" "Ancak bize üçüncü gerekli şey verilirse. Dediğim gibi, birincisi nitelikli bilgi. İkincisi: Onu hazmetmek için gerekli serbest zaman. Üçüncüsü de: İlk ikisinin karşılıklı etkileşiminden öğrendiklerimizde temellenene eylemlerde bulunma hakkımız.”
Fahrenheit 451
Fahrenheit 451Ray Bradbury · İthaki Yayınları · 202289,1bin okunma
·
102 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.