Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

328 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
29 günde okudu
kadın beyni kitap analizi
KADIN BEYNİ (DR. LOUANN BRİZENDİNE) KİTAP ANALİZİ Kadın beyni kitabı Amerikalı nöropsikiyatrist Louann Brizendine tarafından 2006 yılında yazılmış bir kitaptır. Ayrıca kitaptan esinlenerek 2017 yılında kitapla aynı ismi taşıyan bir Amerikan romantik komedi filmi vizyona girmiştir. Kitabın ana tezi kadınların davranışlarının büyük ölçüde hormonal farklılıklar nedeniyle erkeklerinkinden farklı olduğudur. Erkeklerin egemen olduğu ve çoğunlukla erkekleler üzerinden araştırmalar yapılan bilim dünyasında kitap büyük bir yankı uyandırmıştır. Kitap büyük oranda endokrinoloji, nöroloji ve nöroşirurji bakış açısıyla ele alınmış olup Dr. Louann’ın klinik vakalarından örnekler vererek kadınların beyninin erkeklerinkinden çok farklı çalıştığını bilimsel bir dille ve okuyucuları sıkmayacak, herkesin anlayabileceği bir dille anlatıyor. Yazar kadın beynini yaşamdaki farklı aşamaları yedi bölüme ayırarak ayrıntılı şekilde anlatmıştır. İlk bölüm: kadın beyninin doğuşu. Bu bölümde yazar bize, bir kız çocuğunun kendi dürtüleriyle, tamamlanmış bir kadın beyniyle doğduğunu anlatır .dolayısıyla kız çocuğu araba yerine oyuncak bebekle evcilik oynamayı seçtiğinde ,bunu yapmak için sosyalleşmeyle değil farklı beyin bağlantıları nedeniyle yapar. Yazar cinsiyete özgü davranışların başlatılmasında doğanın güçlü ele sahip olduğunu yazıyor. “Biyoloji ve toplumsal cinsiyet eğitimi bizi biz yapmak için iş birliği yapıyor” Aslında bu basit gözlemden de bebeklerin doğduklarında kadın ya da erkek beyniyle dünyaya gözlerini açtığını anlayabiliyoruz. Bu bilgi, kadınlar doğdukları andan itibaren ellerine oyuncak bebekler verildiği için oyuncaklarla oynamayı daha çok seviyor eğer ellerine oyuncak araba verilseydi tabii ki oyuncak arabayı oyuncak bebekten daha çok seveceklerdi diyen bazı feminist kuramcıların argümanlarını desteklemez nitelikte olduğu için ve kitap kültürel, toplumsal boyutlarla bu durum (lar)a açıklama getirmediği için bu kitabı çok eleştirmişlerdir. İkinci bölüm: GENÇ KIZ BEYNİ. Erkekler ve kızlar farklı türde gerili unsurlarına, farklı tepkiler geliştirir. Kızlar, ilişkilerle ilgili gerilimlere daha fazla tepki gösterirken erkekler, otoriterlerine meydan okuyan durumlara tepki gösteriler. Kadınları ergenlikten sonra stresörlere verdiği tepkiler bir hayli arttığı için depresyona girme oranları erkeklere nazaran daha yüksek oluyor gibi argümanlardan bahsetmiş yazar. Bu bölümde genel olarak genç kızların hayatında ve beyninde sürekli dram olduğundan bahsediliyor. Güncel hayatta da bunu gözlemlemek çok zor değil. Eğer 12 yaşında benimki gibi ergen bir kız kardeşiniz varsa bu durumu ve bu bölümü kafanızda daha iyi oturtabilirsiniz. Kızlar bu dönemde kendilerini sürekli başka güzel, sosyal medya tarafından idealize edilmiş kızlarla karşılaştırma, onlara benzeme davranışlarında bulunuyorlar. Dışarı çıktığımızda bile genç kızların büyük bir oranının giyiniş tarzı ya da saç kesim stili olarak birbirine benzediğini söyleyebiliriz. Bu dönemde genç kızlar aileleri tarafından kontrol edilmezse onlar için çok yıkıcı sonuçları olan bir dönem olabilir. Üçüncü bölüm: AŞK VE GÜVEN. Âşık olmak hem kadınların hem de erkeklerin en mantıkdışı davranış ya da beyin durumlarından biridir. Romantizmin ışığında beyin düşünemez hale gelir ve sevilen kişinin yetersizlikleri görmezden gelinir. Bu yüzden zaten âşık olduğumuzda yakın arkadaşımızın söylediği gerçeklere inanmak istemeyiz. Âşık olduğumuzda harekete geçen beyin devreleri uyuşturucu arayan bir bağımlının beyninde harekete geçen devrelerle aynıdır. Aşkın erken döneminde görülen semptomlar amfetamin, kokain gibi uyarıcılar ve eroin, morfin ve oxycontin gibi afyon türevi uyuşturucuların etkileriyle benzerlik gösterir. Aşk sarhoşu lafını boşuna kullanmıyoruz. Aşkın gerçekten sarhoş eden bir tarafı var. Aşık çiftler özellikle ilk altı ay boyunca birlikte olmanın yarattığı uyuşturucu hissini aruzlar ve birbirlerine karşı bağımlı olurlar. Beyin üzerinde yapışan bu araştırmalar bu durumun altı ile sekiz ay sürdüğünü gösteriyor. Sarılmak, öpüşmek ve sevişmek gibi hareketler de beyindeki güven ve aşkla ilgili kimyasalları arttırdığı için güvenmediğimiz ya da yeni tanıştığımız kişilerle bu davranışlarda bulunmanın olumsuz sonuçlar doğurması çok muhtemeldir. Bu yüzden birlikte olduğumuz kişiye dikkat etmeliyiz. Yine ayrılık konusunda da kadın ve erkek beyni farklı yorumlamalarda bulunuyor. Kadınlar ihaneti ya da aşkın kaybını deneyimlediklerinde erkeklerden farklı tepkiler verir. Aşk ortadan kalktığında erkekler intihar etmeye üç dört kat daha eğilimli kadınlarsa aksine, depresyona girerler. Dördüncü bölüm: SEKS BEL ALTINDAKİ BEYİN. Dişilerin cinsel açıdan tahrik olmaları, ironiktir ki, beynin tahrik olmasıyla başlar. Tahrik ancak amigdala kapanmışsa zevk merkezlerini hareketlendirip orgazmı tetikleyebilir. Amigdala kapanmadığı sürece (örneğin ocakta süt varken) her an bir endişe orgazma doğru ilerleyişi bölebilir. Hassas psikolojik ve fizyolojik yapısı nedeniyle kadın orgazmı erkeklerin ve bilim insanlarının beynini karıştırır. Kadın orgazmı erkek orgazmı kadar basit olmadığı için kadınlar, erkekler tarafından yıllarca kışkırtılmaya, filme alınmaya, röportajlara, kablolar takılmasına, psikolojik şiddete maruz kaldılar. Maalesef ki itabın bu ölümünde de bilimin erkekler üzerinden ilerlediğini acı bir şekilde görebiliyoruz. Konu erkek cinselliği olunca bilimin ilerleme hızı ile konu kadın cinselliği olunca bilimin ilerleme hızı asla aynı değil. Bu konuya evrim perspektifinden baktığımızda ise erkek orgazmının bir gizemi olmadığını görüyoruz. Sürekli cinsel ilişkiler aranmasına yol açan, bağımlılık yaratıcı biyolojik bir boşalmadan fazlası değildir. Evrim erkek ne kadar fazla sperm dağıtırsa genlerini gelecek kuşaklarda devamını sağlama şansının o kadar yüksek olacağını söyler. Kadın orgazmı ise daha karmaşık ve gizemlidir. Birçok evrim psikoloğu, kadın orgazmının kadınların farkında olarak ya da olmayarak sevgililerini yönlendirebilmelerini sağladığı ve yumurtanın döllenebilmesi için bunun önemli olduğu sonucuna ulaşmıştır. Ek olarak tolumun büyük bir kısmı tarafından yanlış bilinen bir konuya değinmek istiyorum. Vajinal orgazm ve klitoral orgazm diye iki ayrı orgazm da yoktur. Bu teori neredeyse bir yüzyıl boyunca sadece klitoral orgazm yaşıyorlarsa eksik oldukları, gerçek bir kadın olmadıkları düşüncesiyle kadınları bunalıma sürükledi. Hatta yıllarca, maalesef günümüzde de hala böyle devam ediyor, sadakatsiz erkeklerin eşlerini aldatmaları kadının suçuymuş gibi dayatılmaya çalışılıyor ve kadınlar buna inandırılıyor. Toplum tarafından “sen de kadın olsaydın da kocana sahip çıksaydın” gibi söylemler bunun en çarpıcı örneklerinden biridir. Oysa tüm bu cinsiyetçi ve kadını aşağılayan söylemlere karşı nörobilimciler vajinanın klitorise bağlı olduğunu ispatladılar, buna göre de kadın orgazmı tek bir orgazmdan oluşuyordu, ki o da beynin zevk merkezine bağlıydı. Klitoris belin altındaki beyindi. Hareket sadece belin altında gerçekleşmiyor ve sadece psikolojik faktörlerle de yönlendirilmiyordu fizyoloji ve psikoloji aynı madalyonun iki ayrı yüzüdür. Beşinci bölüm: ANNE BEYNİ. Döllenmeyle beraber oluşmaya başlayan anne beyni en kariyer merkezli kadının bile devrelerini ele geçirebilir, düşünme ve hissetme biçimini değiştirir. Neyin önemli olduğu konusundaki yargılarını etkiler. Hamilelik sırasında kadın beyni fetüs ve plasenta tarafından üretilen nöro hormonların arasında yüzer. Örneğin hamileliğin son aylarında stres hormonları tavan yapar. Amacı hamile kadınını güvenliğine, beslenmesine ve çevresine karşı tetikte tutmaktır. Doğum yapan veya evlat edinen annenin çocukla düzenli fiziksel teması olduğu sürece beyni oksitosin salgılayacak ve anne beynini oluşturmak ve korumak için gerekli devreleri şekillendirecektir. Doğum yaptıktan sonra bebek annenin tüm zevk merkezlerini ekle geçiriyor ve anne bu süre zarfında eşi ile vakit geçirmek eskisi kadar zevk vermiyor. Kadın tüm odağını bebeğini sağlıklı bir şekilde büyütmek için harcayabiliyor. Araştırmalar, anneler hangi nedenlerle olursa olsun çocuklarını beslemek ve yetiştirmek konusunda yeterli olmazlarsa çocuklarıyla aralarındaki bağ zayıf olur. Bu da çocuklarının güven ve güvenlik devrelerinin gelişimini olumsuz yönde etkiler. Tüm bunların yanında kız çocuklarının annelerin annelik tavırlarını miras aldıkları unutulmamalıdır. Burada da psikodinamik kuramda Freud’un bahsettiği anne ile çocuk arasındaki bağın ne kadar önemli olduğunu görebiliyoruz. Altıncı bölüm: DUYGU, HİSSDEN BEYİN. Bu bölümde östrojenin etkisiyle kadınların duygusal olarak erkeklerden daha hassas olduklarına dair, kültürel inançların ardındaki bilimsel gerçeği bize sunuyor. Bu doğuştan gelen ve yoğun biyolojik duyarlılık depresyondaki cinsiyet farkının da temel nedenlerinden biridir. Kadınların beden dili okumak konusunda erkeklerden daha iyi olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Bu davranışı evrim açısından incelediğimizde avcı-toplayıcı dönemde erkek avlanmaya giderken kadının kendini ve bebeğini dışarıdan gelecek olası tehlikelere karşı korumak ve bebeğinin ihtiyaçlarını anlayıp karşılamak için erkeklerden daha duyarlı olacak şekilde oluştuğunu görüyoruz. Yedinci bölüm: OLGUN KADIN BEYNİ. Bu aşamada kadın beyni, menopoza girdiğinde emekli olmaya hazır değildir. Aslında birçok kadın bu dönemde hayatlarının zirvesindedir. Çocuk bakımını yüklerinin ve anne beynini endişelerinin bu süreç heyecan verici bir entelektüel dönem olabilir. Kadının kişiliği, işi, zamanı arasındaki bölünme bir kere daha anne beyninden önceki haline dönmüştür. Çalışmak ve başarı, kadının bu geçiş döneminde kendini iyi hissetmensin anahtarı olabilir. Olgun kadın beyni hala tam olarak çözümlenmemiş bir alan olsa da kadınların keşfetmeleri, üretmeleri, katkıda bulunmaları ve gelecek nesilleri olumlu biçimde etkilemeleri için açık alan yaratır. Kitap temelde kadın ve erkek beyninin farklılıklarını ele alması ve bu farklılıkların biyolojimiz ve davranışlarımız üzerindeki etkisini görebilmemiz açsından çok önemli bir bakış açısı sunuyor bize. Kitabın son 80 sayfasının kaynakça kısmına ayrılmış olması kitabın nesnelliğini gözler önüne seriyor. Kitabı, kendini tanımak için her kadının okuması gereken temel bir kitap. Ayrıca erkekler de hayatlarındaki kadınlarla ilişkilerini anlamak ve geliştirmek için bu eseri kesinlikle okumalı.
Kadın Beyni
Kadın BeyniLouann Brizendine · Say Yayınları · 2011661 okunma
·
153 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.