"Bir mümin diğer bir mümin için parçaları birbirine ke-
netlenen tuğlalar gibidir"1 hadis-i şerifini elbette işitmiş
sinizdir. Sahâbe-i kirâm arasındaki vahdet ve yardımlaşma cümlenizin mâlumudur. Bu din uluları, Allah'ın en sevgili kulları, Allah'ın huzuruna cemaatle durduk-
ları zaman, saflar âdeta, bilinen deyimle söyleyelim, sabun kalıbı halini alırdı. Safta o kadar sıkı dururlardı ki üzerlerindeki elbiseler daima omuz başlarından eskir-
di. O muazzam saflar tek parça bir sıradağ gibi kıyam eder, öyle rükûa varır, öyle secdeye kapanırdı. Vahdetin namazdaki bu tezahürü, namaz haricinde de böylece devam eder giderdi. O sayededir ki İslâm, Resûlullah
Efendimiz'in peygamberliğinden itibaren yirmi, otuz sene zarfında dünyayı kuşatmıştı.