Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

208 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
Okuyucu eğer yazar ile arasında bağ kurabilirse, romanın otobiyografik ögeler barındırdığını fark edebiliyor. Salih’in hikayesini arkadaşından okuyoruz, yer yer Salih sözü alıyor. Bundan dolayıdır ki, romanda bilinç akış tekniğini gözlemliyoruz. Toplumsal gerçekçi ögeler barındıran romanlar her zaman ilgimi çekmiştir. Bir okuyucu olarak kendi yaşantımdan, deneyimlerimden, çıkmazlarımdan, hayal kırıklıklarımdan yansımalar görmek, kitapla bütünleşmemi sağlar. Türk edebiyatında toplumsal gerçekçiliğin ve aynı zamanda bir dönemi anlatan romanların çok güzel örnekleri vardır. Özellikle Mithat Cemal Kuntay’ın “Üç İstanbul” romanındaki Adnan karakteri buna güzel bir örnektir. Yine Vedat Türkali’nin “Bir Gün Tek Başına” romanındaki Kenan karakteri de eski devrimci, halktan kopmuş burjuva aydını olarak 60’ların insanını betimler. Hüseyin Sezer, romanda Salih karakteri etrafında farklı dokunuşlar yaparak geçmişle günümüz arasında geçişler yaparak karakterin düşünce dünyasını yansıtıyor. Salih’in kalabalıklar içindeki yalnızlığı, terk edilene kadar eşinin kendi varlığı üzerindeki etkisi, kendi hikayesinin bir başkasının gözünden anlatılacak kadar gözlemlenebilir olması ve toplumla arasındaki uyumsuzluk ön plana çıkıyor. Alman edebiyatında Wilhelm Reich ve Hans Fallada’nın öncülüğünü yaptığı “Küçük Adam” prototipinin bir örneği. Sokağa çıktığınızda siz farkına varmasanız da etrafınız onlarca Salih’le çevrili. Yıllar içinde Hüseyin Sezer’in kendi iç dünyasını ve gözlemlerini edebi bir ustalıkla okuyuculara sunmaya devam edeceğine inanıyorum. İlk romanlar atlanılması zor eşikler olmuştur her zaman. Sonrası ise heyecan verici bir maceraya dönüşür. Romanı okuyup bitirdikten sonra aklıma takılan bazı konular oldu. Örneğin Trevanian romanlarında son 40-50 sayfada tüm olay örüntüleri bir bir açıklığa kavuşuyor, okuyucunun heyecan seviyesi sayfalar geçtikçe artar ve sürpriz diyebileceğimiz son doğru zamanda gelir. Salih’in Bir Anda Biten Hikayesi’de tıpkı adına münhasır bir şekilde bir anda bitiyor. Mina ile Salih ilişkisindeki romantizm seviyesi yer yer yükseldiğinde beni rahatsız etmedi değil. İkisinin birlikte kurdukları hayatın zorluklarına daha çok yer verilseydi diye düşündüm, merak ettim. Kitap içinde yazarın okuyucu ile konuşması zor bir tekniktir. “Şimdi siz okuyucular eminim merak ediyorsunuz” gibi cümleler gerçekten iddialı cümlelerdir. İki şekilde yaklaşılabilir buna. Ya gerçekten üslup ve hikaye örgüsü okuyucu ile kitap arasındaki ince tülü ortadan kaldırır ve böylece okuyucu kendisini kitabın içindeki bir kahraman olarak hisseder. İşte o zaman bu tekniğin kullanımı göze batmaz. Ama diğer yandan bu tekniğin bazen yersiz kullanımı da okuyucuyu hafife almak gibi anlaşılabilir. Okuyucuya ben burdayım, dikkatine bana ver anlamına gelebilir. Yer yer bu duyguyu hissettim. Son olarak kahramanımızın idealize edilmesi ve didaktik cümlelerle mesaj vermesi. Dostoyevski romanlarında şehirli asillerde, Tolstoy’un romanlarında ise taşrada yaşayan ve azizleştirilen karakterlerde bunu görebiliriz. Romantik, hayalperest, kesin çizgileri ve evrensel ahlak anlayışı olması göze çarpan özelliklerdir. Hüseyin Sezer’in satırlarının ardında onun dünyaya bakış açısını, devam eden mücadelesini ve bir şeyleri değiştirme arzusunu hissettim. Umarım değerli okuyucular da Salih’in hikayesinden kendi payına düşenleri alırlar.
Salih’in Bir Anda Biten Hikayesi
Salih’in Bir Anda Biten HikayesiHüseyin Sezer · Son Sayfa Yayınları · 20234 okunma
·
128 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.