Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Zilhicce'nin ilk 10 günü
1. Andolsun fecre, 2. On geceye, 3. Hem çifte, hem teke, 4. Gelip geçtiği an geceye, 5. Bunlarda akıl sahibi için birer yemin (değeri) var mıdır? 1. «Andolsun fecre.» Yüce Allah'ın yarattığı insanlar içinde konuşmaları esnasında en çok yemin edenler Araplar olduğu için Kur'an-ı Kerim Arapların yemin etme âdetleri üzere gelmiştir. Burada Yüce Allah, doğu tarafından güneş ışınlarının ortaya çıkmış olduğu ilk an olan "fecr" e yemin etmektedir. Nitekim bir başka âyet-i kerimede de: "Ağarmaya başladığında sabaha andolsun" (Tekvîr: 18) şeklinde sabah vaktine yemin etmektedir. Çünkü sabah vaktinin girmesiyle güneş ışınları ortaya çıktığı için gece sona ermektedir ve insanlar, kuşlar ve diğer vahşi hayvanlar rızık aramak üzere yeryüzüne dağılıp yayılmaktadırlar. İşte bu durum, ölülerin dirilmek suretiyle kabirlerinden kalkmalarına benzemektedir. Bu âyet-i kerimede inceden inceye düşünen kimselere çok büyük ibretler vardır. Bazıları bu âyet-i kerimedeki üstüne yemin edilen fecrin arefe gününün fecri olduğunu söylemişlerdir. Çünkü o gün hacılar Arafat dağına yönelmektedirler. Bir hadis-i şerifte: "Hac, Arafe (de vakfe) den ibarettir" buyurulmuştur. 1 Bir başka görüşe göre buradaki fecirden maksat nahır (kurban bayramının birinci günü) günüdür. Çünkü bugün büyük bir gündür. Nahır günü, hacılar farz olan tavafı yaparlar, ihramdan çıkmak için traş olurlar ve şeytan taşlarlar. Rivayete göre nahır günü, en büyük hac günüdür. 2. «On geceye» andolsun. Bu geceler Zilhicce ayının ilk on günüdür, ya da Ramazan ayının son on günüdür. Âyette, gece kelimesinin elif lamsız (belirsiz) getirilmesi geceye tazim içindir. Çünkü bu gece, başka gecelerde olmayan bazı faziletleri taşımaktadır. Bu nedenle Yüce Allah söz konusu gece üstüne yemin etmektedir. Sözünü ettiğimiz faziletler Zilhiccenin ilk on günü içerisindeki hac ibadetleriyle meşguliyet gibidir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur: "'Yüce Allah'ın katında Zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha büyük ecirli ve daha bereketli bir gün yoktur,' Bunun üzerine bir sahabi sorar: 'Ey Allah'ın Rasûlüi Allah yolunda cihad eden de mi bu derecede sevap elde edemez?' Rasûlüllah (s.a.v.) cevap verir: 'Allah yolunda cihad eden de. Ancak kendi malı ve canıyla cihada çıkıp da bu cihaddan geri dönmeyen (yani şehit düşen) bundan müstesnadır'" 2. Bu hadis-i şerif gazaya çıkan kimsenin, evinden hareket ederken geri dönmemeye niyet etmesi gerektiğine işaret etmektedir. O bu niyetle cihada çıkar, Allah Teâlâ ise, dilediğini yapar. Ramazan ayının son on gecesinin neden şerefli olduğuna gelince, sebep olarak bu geceler içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinin varolduğunu söylemek yeterlidir. 3. «Hem çifte, hem teke» andolsun. Âyet metninde yer alan "şef'a" kelimesi, birşeyi kendisi gibi olan bir diğerine katmak demektir. Buna göre âyetin mânâsı bu gecelerin çiftine ve tekine, demek olur. Zahiren bakılacak olursa buradaki tek ve çift genel bir anlam ifade etmektedir. Çünkü kelimelerin başında bulunan elif ve lâm istiğrak (genellik) ifade etmektedir. Buna göre âyetin mânâsı: Bütün her şeye tekine ve çiftine andolsun, demek olur. Çünkü her şey mutlaka ya çifttir, ya da tektir. er-Râğıb der ki: "Mahlukatın bütünü mürekkep (yalın ve tek olmayan çeşitli unsurlardan) olduğu için çifttir. Nitekim Yüce Allah buna işaret buyurmaktadır: Herr şeyden de çift çift yarattık ki düşünüp öğüt alasınız.'' (Zâriyât: 49) 'Tek' e gelince o, her yönden vahdet sahihi olan Allah Teâlâ'dır." 4. «Gelip geçtiği an geceye» andolsun. Buradaki "gece" kelimesi, cins ismidir. Arapçada "es-serâ" gece yürüyüşü demektir. "Sürâ" ise, gecenin büyük bir bölümünün geçip gitmesi anlamına gelir. Burada gecenin bunca özellikleri arasında "gelip-geçme" sinin ifade edilmesi, Yüce Allah'ın kudretinin kemaline ve nimetinin bolluğuna açıkça işaret etmesindendir. Çünkü sabah olunca, dünya ve âhiret saadetine vesile olan rızık aramak için bütün canlılara öldükten sonra (uykudan uyanınca) sanki yeniden hayat verilmiş olmaktadır. 5. «Bunlarda akıl sahibi için birer yemin (değeri) var mıdır?» Bu ifade, üzerine yemin edilen nesnelerin azametini ve aklı başında olan kimseler nezdinde büyüklüğünü ve bunların tazim edilmeye ve yüceltilmeye layık nesneler olduklarını ifade etmektedir. Ve yine bu âyet-i kerime, kendileri üzerine yemin edilen nesnelerin şerefli olduğunu, verilen haberin bu nesneler üzerine yemin edilerek pekiştirilmeye lâyık olduğunu vurgulamakladır. Bu, tıpkı parlak bir delil zikreden bir kimsenin delilini anlattıktan sonra benim bu zikrettiklerimin delil olma değeri var mıdır, diye sormasına benzer. Buna göre ayet-i kerimenin mânâsı; üzerine, yemin edilerek zikredilen bu şeylerin marifet nuruyla nurlanmış akıl sahipleri yanında ikna edici bir yemin özelliği var mıdır ki, aklı başında olan kimse bu nesnelerin tazim ve yüceltme amacıyla üzerlerine yemin edilmeye lâyık şeyler olduğu kanaatine varsın? Ya da bu şeyler üzerine yemin etmek akıl sahipleri için uygun bir yemin tarzı mıdır? Böylesi kimselerin itibar edecekleri makbul bir yemin çeşidi midir ki, böylece akıl sahibi yeminle pekiştirilen şeye inanabilsin? demek olur. Âyet metninde yer alan "hicr" kelimesi, akıl demektir. Çünkü akıl, insanı uygun ve gerekli olmayan yerlerde bulunmaktan ve çelişkiye düşmekten kurtarır. Akla Arapçada âyetin tabiriyle "hicr" dendiği gibi, "nuhye" de denmektedir. Çünkü, akıl insanı engellemekte ve ona uygunsuz şeyleri yapmayı yasaklamaktadır. Bilge kişilerden birisi şöyle der: "Aklın kalbe göre durumu, ruhun cesede karşı durumu gibidir. Aklı olmayan her kalp ölüdür ve böyle bir kalp hayvanların kalbi mesabesindedir. Bu âyet-i kerimede yeminle pekiştirilen gerçek ise, gizlidir ve bu gerçek kâfirlere mutlaka azap edileceği gerçeğidir." 1- Hadisi Tirmizî, Nesâî ve Ebû Dâvud rivayet etmişlerdir. Bkz. Câmiu'l-Usûl 3/241. 2- Hadisi Tirmizî ve Ebû dâvud rivayet ederler. Bkz. Câmiu'l-Usûl 9/262.
Sayfa 23 - Damla Yayınevi, 10.ciltKitabı okuyor
·
154 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.