Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Aydınların göçü:
İstanbul'a yerleşerek burada vefat eden ilk meşhur Tatar aydını tespitlere göre din alimi Abdünnasır Kursavi (1771/72- 1812) olmuştur. 1866'da ilk batılı anlamda Tatar hikayesi olan Hüsemaddin Menla (molla)'nın yazarıdır. Musa Akyiğitzade (1865-1923)dir. O 1887'de İstanbul'a gelip yerleşmiş, iktisat alanında çalışmıştı. Harp Akademisinde hocalık yapmış tanınmış Tatarlardan belki de ilki idi. Birinci (1905) ve ikinci Rus (1917) ihtilallerinden sonra o dönemin Osmanlı Devleti’ne sığınanlar oldu. Daha sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne sığınan, bazıları bizzat cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından davet edilen aydın ve bilim adamların sırasıyla aşağıdaki gibidir. Türk Ocakları Derneği ve Türk Yurdu Dergisi kurucularından tarihçi Prof. Dr. Yusuf Akçura (Akçurin) (1876-1935) '"‘1905 ile 1908 yıllarında Rusya'da faaliyet göstermiş bir şahıstır. Dr. Hamit Zübeyir Koşay (1897-1984) diğer faaliyetlerinin yanında Ankara Etnografya müzesinin kurucusu olarak tanınır'"'· Ord. Prof. Dr. Reşit Rahmeti Arat (1900-1964) dünya çapında bir Türkolog olarak İstanbul Üniversitesinde yıllarca görev yapmış ve birçok temel eser ortaya koymuş bir bilim adamıdır. Prof. Dr. Akdes Nimet Kurat (1903- 1971) 20 üzerinde kitabı ve çok sayıdaki makaleleri ile tanınan çok başarılı bir bilim adamıydı. Eserleri arasında Rusya Tarihi adlı eseri Türk okuyucusuna Rusya'yı tanıtan en belli başlı Türkçe eserdir. Prof. Abdülkadir İnan (1889-1976) Türk okuyucularına Sibirya ile Orta Asya etnografyasını tanıtan bir araştırmacıdır. Muharrem Feyzi Togay (1874-1947) çeviri, kitaplarının dışında Cumhuriyet, Akşam, Son Saat gibi Türk basının ileri gelen gazetelerinde dış politika ile ilgili yazıları tanınmıştı. Aynı şekilde Halim Sabit Şibay (1883-1946) da dini ve milli yazıları ile Türkiye’de tanınmıştı. Prof. Dr. Ahmet Temir (1912-2003)104 1929 yılında maceralı bir şekilde SSCB'de kaçarak Türkiye'ye sığınmış, Türkiye'nin ilk Moğolca bilen Türkolog’u olarak şöhret kazanmış, 1961- 1975 yılları arasında Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü müdürlüğü yapmış, yıllarca Ankara Üniversitesinde dersler vermiş ve bir hayli eserin müellifidir. Tanınmış Tatar yazarı (aş.-bk.) Ayaz İshaki'nin kızı Prof. Dr. Saadet İshaki Çağatay (1907- 1989) da Rusya'da doğmuş, babası ile Almanya'da bulunmuş, sonradan Türkiye'ye yerleşerek, Ankara Üniversitesinde Türkolog olarak çalışmıştır. Babası ve kocası adına bir vakıf kurmuştur (aş.bk.). Bilhassa İslamcı kesimin dikkatini çeken bir şahıs ise ilk defa 1910 yılında Türkiye'ye gelen Abdürreşid İbrahim (1857-1944) idi.O Rusya'da çok aktif bir yayıncı, İslam birliği taraftarı, siyasetçi kimliği ile Türkiye'de de İslam Dünyası dergisini çıkaranlar arasına katılmış, konferansları Mehmet Akif Ersoy'u da etkilemiş (Safahat adlı külliyesinde onunla ilgili özel bir bölüm de vardır) , Sebilürreşat dergisine yazmış, Türkiye'de uzun kalmamasına rağmen iki ciltlik Alem-i İslam adlı otobiyografik eseri son yıllarda tekrar yayınlanarak dikkati çekmiş çok renkli şahıs idi.ı05 Türkiye'ye İdil-Ural bölgesinden sığınan diğer bir kategoriyi ıse 19 17 ihtilalinden sonra bir süre aynı siyasi kaderi paylaşanlar teşkil eder. Bunların başında Ord. Prof. Dr. Sadri Maksudi (Maksudov) Arsal (1879-1957)106 gelir. Kendisi başta siyasetçi ve daha sonra bilim adamı olarak tanınır. Çarlık Rusya'sında 2. ve 3. (1907- 19 12) Devlet Duma'larına seçilmiş bir Tatar aydınıdır. En önemli özelliğini ise Ufa'da 20 Kasım (3 Aralık) 19 17'de açılan "İç Rusya ve Sibirya Müslüman Türk-Tatarlarının Millet Meclisi" başkanlığına seçilmesi olmuştur. Bu Millet Meclisi 12 (25) Nisan 19 18'de Bolşeviklerin Meclisi işgal ve kapatmasına kadar sürmüştür. 101Yeni rejimin elinden kaçıp kurtulan Millet Meclisi üyeleri arasında Türkiye'ye sığınanlar arasında Sadri Maksudi Türkiye'de de faaliyetleri ile dikkati çekmiştir. Kendisi Sorbonne (Paris) Üniversitesinde iken Türkiye'ye davet edilmiş, Hukuk fakültesinde dersler vermiş, 1930'dan 1938’e kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin üyesi olmuş, 1950'de ise Demokrat Partiden milletvekili seçilmiştir. Sadri Maksudi gibi aynı kaderi paylaşıp ta yeni rejimden kaçarak kurtulan ve Türkiye'ye sığınanlar en meşhurlarından ikinci yeri belki de Ord. Prof. Dr. Ahmet Zeki Velidi (Velidov) Togan (1891-1970) almaktadır. Bir ara "Millet Meclisinde" de yer alan Zeki Velidi, daha sonra "Küçük Başkurdistan" kurma projesi ile "Millet Meclisi" ne ters düşmüş, ordu kurmuş, Bolşeviklerle işbirliği yaparak bugünkü Başkurdistan'ın kurulmasında rol almış, ancak Stalin ve diğerlerinin aldatmalarına kurban giderek ülkesinden kaçmak zorunda kalmıştır. Türkiye'de ise 1925'ten itibaren ölümüne kadar İstanbul üniversitesinde öğretim yapmış ve birçok değerli esere imzasını atmıştır. "Millet Meclisi" üyelerinden gazeteci, yazar ve politikacı Muhammed Ayaz İshaki (İshakov) İdilli (1878-1954ı10• Polonya, Almanya ve Uzak Doğu ülkelerinde uzun yıllar "İdil-Ural ülkesi" konusunda mücadele ettikten sonra, ikinci dünya savaşı patlak verince Türkiye'ye gelmiştir. Ülkesinde Tatar edebiyatının çok önemli temsilcilerinden biri olan bu zat yurt dışında da hayli eser vermiştir. Diğer bir "Millet Meclisi" üyesi Abdullah (Abdulbari) Battal Taymas (1865-1969)1ıo Türkiye'de dili sadeleştirme konularında çalıştığı gibi, Kazan Türkleri adlı eseri ile şöhret bulmuş, Tatar ileri gelenleri ve ihtilal yılları hakkındaki eserleri ile tanınmıştır. "Millet Meclisi" üyesi Zakir Kadiri Ugan (1878- 1954) Türkiye'de İbn Haldun, el-Belazuri, Taberi gibi tanımış Arap bilim adamlarından yaptığı çevirirler ile tanınmıştır. "Millet Meclisi" üyesi olan ve Türkiye'ye sığınanlar arasında Fuat Tuktar Ural (? - 1938) ile Ömer Tiregul Tanrıkulu (?-1938)'un adlarını da belirtmek gerekir. Başka mesleklerde sivrilenler arasında ise Türk ordusuna katılıp, Türkiye'nin kurtuluş mücadelesi istiklal savaşına katılanlar mevcuttur. Bunlardan Tabip Tuğgeneral Fikret Altan (1889-1979) ile Albay Yakup Orakoğulları (1886-1920) gibilerini sayabiliriz. Ankara Üniversitesi Tıp fakültesinde çalışan Prof. Dr. Veli Odar (1899- 1975) da tıp alanında akla gelen isimler arasındadır. Hem tıp alanında çalışmış hem de cemiyet hayatına katkıda bulunmuş olanlardan Dr İsmail Ziya Tiregül (189 1-1974) yıllarca "İdil-Ural Türkleri Derneği" yöneticiliği yapmıştı. Dr. Lebib Karan (1887- 1964) Tatarlarnınğ Töpçıgışı (Tatarların Kökeni) gibi manzum eserlerinin yanında, "Süyümbike Kültür Derneği" adıyla kurduğu dernek aracılığı ile bir takım faaliyetlerde bulunmuştur. Dr. Mahmut Alukay (1930-2001) ise "Kazan Türkleri Derneği"nde faal görev almış, derneğin Kazan adlı dergisinin imtiyaz sahibi olmuştur. Son dönemlerde Ankara'da Kazan Kültür ve Yardımlaşma Derneğine de katkı sağlayan Antalya'da Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi pediatrik kardiyoloji uzmanı Prof Dr. Gayaz Akçurin (1955- )'i de bu kategoriye dahil etmemiz gerekir. Bunun dışında diş hekimliği alanında Kerim Akidil, Atilla Erol ve Yaşar Baytak'ı sayabiliriz. Yaşar Bayrak aralarında en başarılısı olmuş, kendi Diş Polikliniğini açmış ve İstanbul'da Türkiye Dış hekimleri Odası Denetleme Kurulu Başkanlığı derecesine yükselmiştir. Türkiye'de kurulan ilk Petrol Dairesi Başkanı olan Yük. Müh. Kemal Lokman (1899- 1976), Pektim Genel Müdürlüğü yapmış Yük. Mühendis Kemal Mijgar (1930- ) ile Ankara Opera ve Balesi şeflerinden, armoni hocası ve kompozitör Mithat Akaltan (1920- 1984) Türkiye’ye sığınan Tatarlar arasındadır. Diğer bir şahıs ise 1950'li yıllarda Devlet Su İşleri’nde barajlar konusunda büyük hizmetler veren Yük. Müh. Mahmut Tahir (1922-1991)'dir. Kendisinin diğer mühim bir özelliği Tatar-Başkurtlar hakkında Kazan, Kardaş Edebiyatlar, Emel, Türk Kültürü ve yurt dışında çıkan Central Asian Sıırvey gibi dergilerde makaleler yayınlanması olmuştur. Aynı yıllarda annemin yeğeni Çin doğumlu Yüksek Elektrik Mühendisi Niyaz Yıldırım da büyük projelerde çalışmıştır. Ahmet Veli Menger (1891-1978) hemşerilerini ve kökenini unutmayan nadir işadamlarından biri idi, dolayısıyla da gerek Ankara'daki, gerek İstanbul'daki, derneklere yardımlarda bulunmuş, Kazan dergisini finanse etmiş, bu dergide bizzat makaleler yazmış, hatta mali sıkıntıya düşen Türk Kültürü Araştırmaları Enstitüsü'nü de madden desteklemiş bir şahıstı. Ord. Prof Dr. Reşid Rahmeti Arat ile Ahmet Veli Menger'in vasiyetleri üzerine her ikisinin kütüphaneleri Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsüne bağışlanmıştır. Menger'in kızı Safiye İmre babası adına bir vakıf kurmuş, ancak vefatından sonra bu vakfın faaliyeti, oğlunun ilgisiz kalması dolaysıyla, durmuştur. Yukarıda adlarını saydığımız akademisyenler dışında Sadri Maksudi'nin kızı Doç. Dr. Adile Ayda (aynı zamanda Türkiye'nin Roma'daki ilk kadın orta elçisi) , onun kızı Dr. Gönül Pultar, Yrd. Doç. Dr. Fazıl Agiş, Dr. Sait Akçura Tatarlık konularına ilgi gösterenler arasında sayılmalıdır. Bunlar son 15-20 yıl önce Türkiye'ye Rusya'dan göçen, bazıları kariyerlerini burada başlayan Dr. Leysen Şahin, Doç. Dr. İlyas Kamalov (Kemaloğlu) , Yrd. Dr. Alsu Kamaliyeva, Yrd. Doç. Dr. Çulpan Zaripova Çetin, Prof. Dr. Ramilya Yarullina Yıldırım, Yrd. Doç. Dr. Güzel Tuymova, Yrd. Doç. Dr. İlsöyer Rami(yeva) ve diğer sosyal bilimcilerden farklı olarak fizik branşında uzman Prof. Dr. Bulat Rami(yev), gibi Türkiye'nin çeşitli üniversitelerinde çalışan Tatar kökenli akademisyenler mevcuttur. Ayrıca Tatar konuları ile son yıllarında ilgilenmiş olan Dr. Hamit Zübeyir Koşay'ın akrabası olduğunu iddia eden İzmir'de vefat eden Prof. Dr. Sadun Koşay'ı da belki bu akademisyenler arasında saymamız gerekir. Bunun dışında Prof. Dr. Mete Korkut Gülmen, Doç.Dr. Behice Boran (Türkiye'de Komünizm ideolojisinin yayılması için mücadele eden fikir adamı), Prof. Dr. Yuluğ Tekin Kurat (Akdes Nimet Kurat'ın oğlu) , Prof. Dr. Vahit Turan (Sadri Maksudi'nin ikinci kuşak yeğeni) , Prof. Dr. Aysel Aziz (babası tarafından Tatar), Prof. Dr. Şermin (Arslan) Alyanak, Prof. Dr. Şehnaz Tahir Gürçağlar gibi Tatar kökenli akademisyenler de bulunmaktadır. Ancak onlar Tatarlıkla ilgili konulardan uzak durmuşlardır. Şüphesiz burada adını hatırlayamadığım başka Tatar kökenli şahıslar da mevcuttur. Yukarıda adını verdiğimiz veya vermediğimiz bir hayli aydın doğdukları ülkelerini ve dolaysıyla Rusya'yı da unutmamışlar bunları eserlerinde, makalelerinde, konferanslarda yaptıkları konuşmalarında dile getirmişlerdir. 19 14 ile 1a990 yılları arasında, neredeyse 75 yıldan fazla bir süre iki ülke arasında ilişkiler kopuk olduğundan Rusya hakkındaki bilgi ancak işte bu şekilde Türkiye'ye sığınanlardan alınabilmişti.
·
504 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.